17 Haziran 2012 Pazar

Sözün Bittiği Yer!
Yazacağım konu bugüne kadar yazdığım konulardan bence çok daha önemli ve üzerinde durulması gereken bir konudur.

Bu konu bana aylar evvel geldi, İzmir, Karşıyaka stadı 2 başlığıyla kaleme aldığım yazının sonunda da “ Bu gün mail kutuma gelen bir yazı kanımı dondurdu, belediye otobüsünde çalışan Ü.Ç neden işten çıkarılmış bu konunun ayrıntıları yakında, eğer söylenen iddialar doğru ise bu işin çivisi çıkmıştır” demiştim.

T.C Menemen Cumhuriyet Başsavcılığı evrakının bir nüshasını okuyucum bana yollamış, bende sizlerle paylaşıyorum.

Aslında bu konu hakkında yazacak o kadar çok şey var ki, hani bazen sözün bittiği yer diye sürekli yazılarımda bahsederim ya, İŞTE SÖZÜN BİTTİĞİ YER!

20.02.2012 Tarihinde, saat 16.58 de gelişen olay, ne yazık ki Belediye otobüsünde geçiyor ve olayı yapan yine ne yazık ki Belediye şoförü.

Altta yayınladığım belge sizlere her şeyi açıklayacak.

İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, “ Kamu kaynakları ile yapılan tesislerin, kongrelerde gündeme getirilmesinin siyasi etikle bağdaşmadığını söylemişti, “Kamu kaynakları ile yapılan tesisleri AKP İl Kongresi'nde propagandasını yapmak, siyasi etikle bağdaşmakta mıdır?” demiş ardında da AKP İl Kongresi'nin ardından açılışlar yapan Başbakan’a bu projelerin neler olduğunu öğrenmek istemiş.

Alaattin Yüksel bu sorularının cevabını, haber manşetlerine yansıyan, açılışlara icabet eden Sayın Kocaoğlu’dan çok rahat öğrenebilirdi, açılış kurdelesini keserken, projeleri incelemiştir sanırım!

“İzmir, bir değişimin, bir dönüşün içinde.” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından, tamamlanan 40 yatırımın kurdelesini, eşi Emine Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İzmir Valisi Cahit Kıraç ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile birlikte kesti. Açılışın ardından Başbakan Erdoğan İzmir’den ayrıldı.

Asıl aklıma takılan soru ise acaba, Ak Parti İl Kongresi'ne gelen Başbakan’ın açılışına icabet eden Aziz Kocaoğlu Genel Başkanlarından izin alarak mı bu açılışlara katılmıştır?

Bugün, rahmetli Piriştina’nın ölüm yıldönümü, anma programı için, mezarın başına giden KOCAOĞLU yeni makam arabası tamir edilmesine rağmen, neden eski Mercedes’i ile gitti?
Rahmetli başkanımızın ölüm yıldönümünde, ilçe Belediye Başkanları neden yoktu?


Tahsin Güzel bugün babasını kaybetti... Merhuma Allah'tan rahmet, Güzel ailesine de sabır diliyorum.

Pazartesi görüşmek üzere...


Sizler İzmir’i Böyle mi Yöneteceksiniz?

Sizler İzmir’i Böyle mi Yöneteceksiniz?
İzmir ilinde gelişen olayları takip etmekten inanın yoruldum. Mahkemeler, soruşturmalar, kavgalar, ayak kaydırmalar, hizipçilik ne ararsanız var.

Bizans entrikaları hiç kalır.

Adına şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, güzelim şehrimiz de neler oluyor?

Eminim birçoğumuz bu soruya cevap bulamaz.

İzmirli olmanın gururunu, yaşayamaz olduk.
İzmir’in denizi kız, kızı deniz,
Sokakları hem kız, hem deniz kokar.


Bir İzmirli bayan olarak artık bu mısralarla anılmayı bir zül sayarım, nedenini anlatmama gerek yok sanırım.

Sezen Aksunun seslendirdiği, İzmir’in kızları şarkısı çok gerilerde kaldı...

Hiçbir topuk tıkırtısı bu kadar davetkâr çalamaz...

Artık topuk tıkırtısı ne mümkün kargacık burgacık döşenen ve adına kaldırım denen taşların arasından topukları kurtarabilene aşk olsun!

Güzel İzmir’imiz bunları hak etmiyor.

Ak Parti İzmir vekillerine bakıyorum yoklar, her biri kendi işlerini takipteler, zaman, zaman TV ekranlarında, gazete manşetlerinde görüyorum, hep kavga içindeler. Ne zaman rantlı bir plan olsun hemen hepsi demeç vermeye hazır ve nazırlar.

CHP milletvekillerine bakıyorum pek fark göremiyorum, aslında varlıklarını bile hissettiremiyorlar.

MHP vekilleri ise tamamen yok...

Seçim zamanı halkın arasında görmeye başlarız, yardımlar, halkla el ele resimler...

Olmuyor beyler, hanımlar ÇALIŞMIYORSUNUZ; ÜRETMİYORSUNUZ.

Halk APTAL ve çantada keklik değil.

Kime oy vereceğiz kimi destekleyeceğiz ben bulamıyorum.

CHP il kongresini tamamladı, bin bir kavga bin bir entrika.

MHP İL Kongresini tamamladı havaya sandalyeler uçuştu.

Ak parti İl Kongresini tamamladı akıllarda bin bir şaibe kaldı.

Bu mudur iktidar partisine yakışan, böyle mi İzmir’i almayı düşünüyorsunuz?

Bence boşuna kurulan hayaller.

Sizler mi bizleri yöneteceksiniz, bizler mi sizleri anlamadım.

İlkokul öğrencilerinin sınıf başkanlığı seçiminde bile yapmadığı olaylar yaşanıyor.

Hep bir hizipçilik hep birilerinin ayağını kaydırma ne oluyor, hiç uğraşmayın kime gıcıksanız koyun ayağının altına bir kalıp sabun yada muz kabuğu daha çabuk sonuca ulaşırsınız.

A Y I P T I R, A Y I P T I R...

Rantta tüm meclis üyeleri büyük bir uyum içerisindeyken, partili vatandaşlar arasında bir kavga bir kıyamet.

Eğer siyaset böyle bir şeyse ben neden siyasete bulaşmadığımı daha iyi anlıyorum.

EXPO İzmir için tartışılmaz önem ifade etmektedir, sunum yapmaya gidildi gidilmesine de, 71 kişilik heyetin içerisinde kaç kişi İngilizce biliyor sormadan edemeyeceğim, bu tür organizasyonlar bire bir temas gerektirir, bu gidenler hangi dillerinle neyi anlatacaklar merak etmekteyim.

Lisan bilen 1171 kişi gitse sesim çıkmaz çünkü ben İZMİR’İ çok seviyorum.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç SOYER uluslararası platformlarda sessiz sedasız ilçesini değil Türkiye’yi tanıtmaktayken, üstelik İngilizce ve Fransızcayı çok iyi konuşmaktayken, bu kafilede neden bulunmamıştır sorusunu bizzat kendilerine sordum.

Yanıt olarak “ Davet edilmedim, davet edilmiş olsam bundan öncekilerde olduğu gibi seve, seve koşarak giderdim” dedi.

Bazen sözün bittiği yer bu olsa gerek, böylesine birikimli vizyon sahibi, yerel yöneticinin yerine en amiyane tabiri ile tuvalet ihtiyaçlarını bile İngilizce söylemekten yoksun insanlar İzmir ile ilgili neyi hangi dilde Türkçe bilmeyen insan topluluğuna, anlatacaklar.

Oysa bu yazımda İBB meclisine itiraz ettiğim bir planın nasıl itirazıma oybirliği ile ret edildiğinin perde arkasını ve meşhur Üçkuyular İstinye Park AVM sini yazacaktım, neyse bundan sonraki yazımda anlatırım.

TANSAŞLAR Kamu Malıymış Meğer

TANSAŞLAR Kamu Malıymış Meğer
Kamunun malı korunamıyorsa, o makamın başındakiler istifa etmelidir.

Belediye hizmet alanları, yeşil alanlar, kimindir?
Halkındır.

Halk buralardan istifade edebiliyor mu?
Hayır.

Tansaş Mağazaları halkın yerinden para kazanıyor mu?
Evet

Yılsonunda halk gelir dağılımından hissesine düşeni alıyor mu?
Hayır.

Güzelyalı Tansaş Mağazası, Göztepe Stadyumu'nun devamında kurulmuş, burası hazinenin, Spor Bakanlığı'nın değil midir?

Bugüne kadar, Tansaşlar hakkında, yazdığım yazılar ne yazık ki netice alamadı.

“Sesimi Duyurabildim mi?
Tansaşlar fırsat eşitliğine uygun mudur?

Aziz Kocaoğlu Tansaş Mağazaları'na ortak mı?”

İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Valiliği, Sermaye Piyasası rekabet Kurulunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevlerini neden yapmıyorlar?

Sayın Fügen Selvitopu tarafıma yolladığı 01.06.2012 tarihli yazısının ekine 21.11.2011 tarihinde daha önce verdiği cevabı iliştirmiş.

Söz konusu kiracı tarafından işgalen kullanılan hiçbir alan bulunmamakta, olup kiralama işlemlerinin tamamı kira hukukuna dayalıdır. Mülkiyeti belediyemize ait olan veya belediyemizin hüküm ve tasarrufu altında bulunan şehrin muhtelif yerlerinde adı geçen kiracının 17 adet mağazası bulunmaktadır diye devam eden cevabı yazısı.

Sayın Selvitopu, ben kira hukukuna uygun mudur, uygun değil midir diye sormadım, Tansaş mağazaları halkın kullanımında olması gereken, yeşil alan, belediye hizmet alanlarındadır, dedim siz işgalen kullanılan alan yoktur dediniz, siz mimarsınız, belki şehir planlamadan anlamayabilirsiniz ancak emrinizde çalışan onlarca şehir plancısı var bir onlara sorun, ya da benim gibi planlama ilkeleri nedir, yeşil alanlar nedir, belediye hizmet alanları nedir diye açın bir okuyun. Ben çok faydasını gördüm tavsiye ederim, ya da eşiniz Harita Mühendisi bir şehir plancısı kadar olmasa da bu konuyu bilir diye düşünmekteyim hiç olmazsa ona danışın diyorum. Aslında siz de haklısınız, İBB nin planları sürekli soruşturma izni alıyor, hangisine yeteceksiniz.

Büyükşehir Belediyesi'nden çıkan TANSAŞ Mağazaları özel sektörde üç kez el değiştirmiştir. Bu mağazaların % 89 hazine arazisi, kamuya terk ve yeşil alanlar üzerinde kurulmuştur. Halen Büyükşehir Belediyesi bu mağazalardan kira geliri elde etmektedir. Kaçak duruma düşen TANSAŞ Mağazalardan elde edilen kiralar yasal mıdır? Bu da ayrı bir tartışma konusudur.

1999 yılında hisselerinin büyük bölümü Doğuş Grubu’na geçmiş. Ardından da Migros Gurubu'na geçmiş, dolayısıyla Tansaş Mağazaları, tartışmalı bir özelleştirme kararıyla belediye bünyesinden çıkartılmıştır. Artık kamu yararına çalışan bir market zinciri olmaktan çıkmıştır.

Zaman, zaman Büyük Başkan verdiği beyanatlarında, “Sosyal Donatı” alanlarını vermem diyorsunuz da Tansaş Mağazalarının ayrıcalığı nedir? Bunlar yeşil alanlarda, Belediye Hizmet Alanlarında ne işi var?

Bunun cevabını verebilir misiniz?

Bu memlekette süpermarket işi yapan diğer guruplara belediye hizmet alanlarında, ticaret hakkı verilmekte midir? Verilmiyorsa ise bu fırsat eşitliğine uygun mudur?

Bugün Göztepe sahilinde yada Karşıyaka Bostanlı, Alaybey pazaryerindeki gibi birçok rantlı yerde, hangi şirket para vererek satın alabilir? Büyük bedeller verilse bile alınamayacak birçok arazide kamu hizmeti yapan ve bir belediye kuruluşu olan TANSAŞ'a tahsis edilmiştir.

Üstelik artık Tansaş Mağazaları İngiliz bir guruba devredilmiş denilmekteyken, Halkın malı olan, yeşil alanların üstünde ne işleri var diye sormadan edemeyeceğim. Her şeyimizi ranta teslim etmeyelim.
TANSAŞ'lar diğer marketlerle aynı statüde olmalı aksi halde, REKABET KURULU GÖREVİNİ YAPMIYOR OLUR da demiştim geçmiş yazılarımda hala bir ses yok...

Madem sizler görevinizi yapmıyorsunuz o halde bir vatandaş olarak ben görevimi yerine getirerek, bu olayda sorumlulukları olan ve sorumlular hakkında gerekli kavuşturmayı yapmayan yetkilileri de dava ediyorum.

Aziz Başkan Özel Yetkili Savcıları HSYK Şikâyet Edecek

Aziz Başkan Özel Yetkili Savcıları HSYK Şikâyet Edecek
Büyük Başkanımız, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Birol Çengil ve soruşturmada görev alan diğer savcıları Adalet Bakanlığı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet etmiş.

Soruşturulmaya konu olan, Grand Plaza eski çalışanı Cem Cevahir Kiraz’ın ifadesinin 8 Nisan 2010 tarihinde neden ve hangi amaçla alındığının açıklanması hukuk devleti açısından zorunluluktur. İfade alımının, hemen sonrasında özel yetkili savcılığın, zorunlu “görev” şartı olan “cebir ve tehdit” unsurunun var olup olmadığının araştırılması hususunda İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne ısrarlı bir şekilde araştırma yapılmasını talimat etmesi özel yetkili savcılığın hukuka aykırı olan iradesini açıkça ortaya koymaktadır Bu durum açıkça görevin kötüye kullanılmasıdır” diye suç duyurusunda bulunmuşunuz.

Sayın Başkanım siz bu konunun böyle olmadığını çok iyi biliyorsunuz.
Kamuoyunu doğru bilgilendirmek yine bana düştü sanırım.

Sizin söylediğiniz gibi 8 Nisan 2010 tarihinde Cem Cevahir Kiraz’ın Özel Yetkili Savcıya verdiği ifade ile başlamadı.

2010 senesinin başlarında, Cem Cevahir Kiraz’ın bana teslim ettiği MSM kayıtları ve Grand Plaza A.Ş 27.02.2009-29.03.2009 arasında seçim bürolarına gönderilen malzeme listesi ve kadrolaşma belgesi neticesinde, önce Cumhuriyet Başsavcılığına ardından İzmir Valiliği Mahalli İdareler Müdürlüğüne, suç duyurumu yaptım.

İzmir Valiliği Mahalli idareler İl Müdürlüğü

Grand Plaza 27.02.2009- 29.03.2009 tarihleri arasında seçim bürolarına gönderilen malzeme listesi ekte bulunmakla beraber bahsi geçen dağıtımları yapan Cem Kiraz’ın yasa dışı uygulamaların altına imza atmayacağını söylediğinde ise işten çıkarılmasının ardından seçim bürolarına yollanan malzemelerin 23 Nisan Şenliklerinde kullanılmış gibi gösterilmesinin incelenmesini arz ve talep ediyorum.

Nivent Kurtuluş

Bu suç duyurusunun üstüne İzmir Valiliği Milli Eğitim il Müdür Yardımcısı Mithat Güzel’i muakkip atadı.


29.03.2010 tarihinde, Mithat Güzel benim ifademi makamında yeminli kâtip huzurunda aldı. Suç unsuru bulmuş olacaklar ki sanayi ve Ticaret bakanlığından müfettiş talep etmişler. Dosyayı kapatamamışlar.
Bu arada Cumhuriyet Başsavcı Vekili beni makamına çağırarak, yapmış olduğum suç duyurusu ile ilgili Özel Yetkili Savcıya gidilmesi gerektiği bu konuda kendilerinin yapabilecekleri bir şey olmadığını bildirdiler.

Bunun üzerine Cem Cevahir Kiraz’ı aradım İzmir Savcılığında buluştuk, durumu anlattım ve Özel yetkili savcı olan Sait beye aynı gün gitti. Konunun muhatabı Cem Bey olduğu için benim Özel yetkili savcıya ifade vermedim.

Bu arada yanılmıyorsam Nisan Ayında T.C Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına iki müfettiş suç duyurusuna istinaden araştırma yapmaya geldiler. Konunun muhatabı olarak ifademi almak üzere beni Hilton otelinin arkasındaki binaya davet ettiler ve ifademi aldılar.
Soruşturmayı tamamlayan Sanayi Bakanlığı müfettişleri, 26 Mayıs 2011 Tarihli yazılarında,

T.C
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
İç Ticaret genel Müdürlüğü
Sayı:B.14.0İTG.0.11.00.01-663.01-1658 2936
Konu: Denetim

Sn Nivent KURTULUŞ

Grand Plaza Gıda Otelcilik ve turizm işletmeleri anonim Şirketi nezdinde Bakanlığımız Müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 09.05.2011 tarihli ve 2011/2 sayılı inceleme raporunda;
“2009/Mart ayında Grand Plaza AŞ’ye ait bazı malzemelerin seçim bürolarına usulsüz olarak sevk edildiği iddiası;
Araştırma ile ilgili detaylardan sonra,
Müfettişlikl’erince tespit olunan, sandviç su ve meyve suyu malzemelerine ilişkin depo açığının 5237 sayılı TCK 155/2’nci maddesinde düzenlenen “Güveni Kötüye Kullanma” suçu kapsamına girdiği.

Asıl önemli detay ise,
Depo açığı ile ilgili olarak, Grand Plaza A.Ş’nin Banket işletmesinin doğrudan bağlı olduğu dönemin Genel Müdür Muharrem Derbentoğlu’nun sorumlu göründüğü, bunun yanında dönemin Yönetim Kurulu, Banket İşletmesi Müdürü Erkan Tiryaki ve depo sorumlusu müşteki Cem Kiraz’ın yürüttükleri görevler dolayısıyla muhtemel sorumlular arasında yer almaları nedeniyle, bu kişilerin anılan madde kapsamında cezai sorumluluklarının İzmir Cumhuriyet Başsavcılıklarınca değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının müfettiş raporunda bile bu konunun Cumhuriyet Başsavcılıklarını nezdinde incelenmesi gerektiği kanaatine varılmışken, neden hala bu konu tartışılıyor anlamış değilim.
Konunun özüne bakıldığında sizlerinde anlayacağı gibi Özel Yetkili Savcı canım sıkıldı biraz İzmir Belediyesini bir inceleyelim dememiştir.

Sayın Başkan “Suya damlatılan bir kırmızı mürekkep gibi” demişiniz de kimse suya kırmızı mürekkep damlatmamıştır, Siz damlattıysanız bilemeyiz,

Özel yetkili savcıları hedef aldığınız beyanlarda ise,
“İzmir özel yetkili savcılığın, şüpheliler açısından mevcut olan tüm garantileri ihlal ederek ısrarla suç ve suçlu arayışında olduğunu, aralarında hiçbir bağlantı olmamasına rağmen ilgili ilgisiz pek çok kişinin aynı gerekçe ile suçlandığını” söylemişiniz de yukarıda bu aşamalara nasıl gelindiğini açıkladım.

Gerektiğinde bu konu hakkında müdahil olabilirim bu aşamalara öylesine kolay gelinmiyor başkanım, bu işler sabır ister o sabırda bende var.

Geçmişteki yazılarımda sordum, sorumu bir kez daha yineliyorum, siz geçmişte işadamıydınız yaptığınız harcamaların bir dökümünü mutlaka saklamışınızdır, seçim öncesinde yapmış olduğunuz harcamanın faturasını çıkarın sizde rahatlayın bizde rahatlayalım.

TANSAŞ lar için tarafıma bilgilendirme yazısı gelmiş, bu yazıyı yazan Genel Sekreter Yardımcısı hanım efendi, TANSAŞLAR’IN Yeşil Alanlarda Kamu alanlarında bulunduğunu bilmiyor ise, halkın malını koruyamıyorsa bence istifa etmeli. Gelecek yazımda bu konuyu yazacağım, gerektiği yerde mahkemeye bile gideceğim.


7 Haziran 2012 Perşembe

Aziz Kocaoğlu Kimin Sayesinde Delege Oldu?

Aziz Kocaoğlu Kimin Sayesinde Delege Oldu?
Bugün ki yazıma başlamadan evvel, siyaset bilimcilere çok bilenlere, sormak istiyorum. Birileri bana anlatsın çünkü ben işin içinden çıkamadım.

“Tacettin Bayır’ın da Ali Engin’in de başımın üstünde yeri var. Levent Eyipişiren için aynı şeyi söyleyemiyorum” diyen Aziz Kocaoğlu kimin sayesinde delege oldu?

Tüm baskılarınıza rağmen, Levent Eyipişiren kılçıksız 166 oy aldı.
Ya siz toplamda kaç oy alabildiniz? Kimler sizi geçti?

Yanılmıyorsam toplam 379 oy aldınız bundan Leven Eyipişiren’in 166 oyunu çıkarırsak geri kalan 213 oy ile kurultay delegesi, olmanız söz konusu olabilir miydi?

Başka bir yönden baktığımızda ise 638 delegenin, 259 kişisi sizi istememiş...

Sözün özü olmazım dediğiniz, kişinin sayesinde kurultay delegesi olabildiniz. Hakikaten trajikomik bir durumun içerisindesiniz.
Şimdi delegelikten, istifa etseniz yeridir, diyorum, bu ne yaman çelişki başkanım. Erg uğruna değer mi?

Geçen yazımda, İzmir iline neden bu kadar çok müfettiş geliyor sorusuna, açıklama getireceğim demiştim, söz verdiğim gibi buradayım.
“İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan baskılara isyan eden Klıçdaroğlu, "Ankara’da müfettiş kalmadı. Hepsi İzmir belediyelerini denetlesin diye görevlendirildi. DENETLEMEZSENİZ NAMERTSİNİZ KORKMUYORUZ”

Bir İzmirli olarak bizlerde, birçok şeye isyan ediyoruz, ne yazık ki size bile sesimizi duyuramıyoruz, sürekli gündem değiştiriliyor bu arada Metro çilesi devam ediyor, kaç kere İzmir’e geldiniz bir kez bile Hatay caddesinde çile çeken esnafı dinlemediniz, rüyaları dinlemeyi tercih ettiniz.

Müfettiş konusuna geçmeden evvel, iki konuyu dile getirmeye çalışacağım.

İzmir teleferik ihalesi bildiğiniz üzere STM firması tarafından kazanılmıştı, ihaleye katılan yabancı bir gurup KİK’e, giderek ihaleyi iptal ettirdi.

Bunun, üzerine STM firması, İBB yi mahkemeye verdi. Mahkemenin neticesi ne olacağı belli değil iken, ihaleye çıkılıyor. Yarın ihalenin, ilk aşaması yapılacak ikinci aşama üçünü aşama derken en az 2,5 -3 ay geçecek yine olası itirazlar, anlayacağınız yine yol alınamayacak.

Şimdi merak ettiğim konu Türkiye’de tek olan STM Sistem Teleferik A.Ş bunca hezimetten sonra, tekrar ihaleye katılacak mı?

İhaleye katılan, diğer firmalar kim Almanya, İtalya, STM A.Ş İzmir firması, burunlarının ucundaki yıllardır yapılamayan teleferiği, yapamayacaklarsa İzmir ilinde nasıl faaliyet gösterecekler, hadi firmayı bırakalım olası bir arızada yurt dışından mı ekip mi, gelecek.

Başkan Türk firmasıyla, bir kez olsun görüşmüş müdür? Bunu çok merak etmekteyim Başkanım, köşkünüzde oturarak bu işler olmuyor, nedir bu yabancı hayranlığınız gemiler malum Türk firması dendi ya neyse, merakla beklemekteyim.

Siz istediğinizde başınızın üstüne alıp taşımasını çok iyi bilirsiniz niye İzmirli bir firma için bunu yapmazsınız çok merak etmekteyim. Yerli Malı her Türk bunu kullanmalı belki siz unuttunuz bir hatırlatayım dedim.

Gelelim ikinci mahkeme olayınıza.

Bugün “Uyuz Eşeğe” dönen atların mahkemesi vardı, 3 Temmuza ertelenmiş,

İddialara göre yeni atlarda gelemiyormuş, sizde parasını ödemediğiniz iddia edilen atlarla eğitime başlamışınız, ben işin içinden çıkamadım eğer iddialar doğru ise ödemesi yapılmayan atları tutmak ne oluyor, madem ihale iptal oldu verin atları at sahibine bu dosya kapansın değil mi?

Ben sizin yerinizde olsam mahkemelik olduğunuz ipek hanımı makamıma çağırır uzlaşırdım. Hep kavga hep kavga nereye kadar kredinizi bitiriyor bu kavgalar

Gelelim İzmir’e gelen müfettişlere,

İzmir’e bu müfettişler kendiliğinden gelmiyor Sn Genel Başkanım, önce usulsüz olan bilgi ve belgeler İzmirli vatandaşlar tarafından tarafıma geliyor, onları önce elimden geldiğince inceliyor, Cumhuriyet Baş Savcılığı ve İzmir Valiliğine suç duyurusu yapılıyor. Valilik önce kendi birimlerine bağlı kurumlardan muakkip atıyor, atanan muakkip suç unsuru var ise Ankara’dan müfettiş istiyor.
Böylelikle müfettiş İzmir’e geliyor yanına yine bilirkişi alıyor başlıyor incelemeye, incelemenin ardından bir rapor oluşturuyor, İçişleri Bakanına sunuyor, İçişleri Bakanı kişi gözetmeksizin soruşturma izni veriyor.

Anlayacağınız namertlik yapmıyor bu müfettişler, zamanında biz sizi niye sevdik Genel Başkanım tüm olumsuzlukların üzerine dosyalarınızla gitmenizden değil mi?

Siz yaparken iyi de başkaları yaparsa namert mi oluyor?

Benim evim belge çöplüğüne döndü isterseniz bir görevlinizi gönderin de bendeki belgeleri size vereyim de biraz yer boşalsın diyorum.
Sn Genel Başkanım, umarım sizi bilgilendirebilmişimdir.

Sessiz çoğunluk artık yeter dercesine, dosyaları bana yollamaya devam ediyor, inanın her gün e-mail kutuma, çalıştığım gazeteye yüzlerce ihbar geliyor, bende çok yoruldum. Eğer İzmir kalesini kaybetmek istemiyorsanız bu sessiz çoğunluğun sesine kulak verin diyorum.
Pınar ürünleri ile ilgili çıkan haberler beni fazlasıyla üzdü, Pınar İzmir için önemli bir kuruluştur, tezgâhta kalan tavuk kanatı kalıntısından, yargılamak son derece yanlıştır. Peşin hüküm vermenin yanlış olduğu kanaatindeyim. Bir İzmirli olarak Pınar’a sahip çıkmalıyız.

Stat yerine AVM yaptırmam, halkın Pazar ve terminal garajına AVM yaptırırım, konusunu artık açma zamanı geldi, meclislerde görüşmeler yapıldığına göre artık eteğimdeki taşları dökelim diyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu’na cevabım...

Sayın Kılıçdaroğlu’na cevabım...
Kılıçdaroğlu’na senin ne gibi cevabın olabilir, diyeceksiniz,
CHP İl Başkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını can kulağı ile dinledim ve kendi kendime böylesi bir konuşma nasıl yapılabilir dedim. Sizi milyonlar izliyor, on kişiye hitap etmiyorsunuz ki dost camiasında sizi hoş görsünler.

Ben bile yazı yazarken on kere düşünüyorum sonra kaleme alıyorum. Sonra bir kere daha okuyorum ondan sonra okuyucumla paylaşıyorum. Ne yazık ki hala imla hatalarım var ama ben bir kişiyim yazılarımı ne yazık ki birilerine düzelttirme imkânım yok.

Ama siz, ben değilsiniz koskoca CHP Genel Başkanısınız, isterseniz onlarca kişi sizin söylediklerinizi, anlatmaya çalıştıklarınızı kaleme alır, düzeltir elinize verir, bizlerde ne anlatmak istediğinizi anlarız.

Sürekli kavga halindesiniz, kavga ile siyaset olmuyor, Deniz Baykal’a millet kavgacı diyordu ne kadar günahını almışlar, hiç olmazsa ne söylediği anlaşılıyordu.

Şimdi gelelim CHP İzmir İl Başkanlığı seçiminde söylediğiniz sözlere:

"İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptıklarının altını çiziyorum, imzamı atıyorum. Recep Tayyip Erdoğan’a açık çağrı. Senin güvendiğin hangi belediye başkanın varsa gönder İzmir’e, Aziz Kocaoğlu’nu da ben oraya göndereceğim. İstediğin televizyon kanalında çıkıp konuşsunlar. Her türlü baskıya rağmen bizim belediyelerimiz görevlerini yapıyorlar"

Sayın Genel Başkanım, Aziz bey geçtiğimiz yıl CNN Türk ekranlarından yayınlanan BeşN1K programına konuk olan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu canlı yayında zor anlar yaşamıştı. Hatta ulusal basında çıkan haberlerde ise, “İzmir'deki otoparkların ihaleleri konusunda ilginç sözler sarf eden Aziz Kocaoğlu kanunları tanımadığını söyledi” diye haberler manşetlere taşınmıştı.
Aman Genel Başkanım, bu düşüncenizden vazgeçin! İzmirli hayal kırıklığına uğramasın.

Pazar günü yaptığınız konuşmada beni en çok şaşırtan detay ise,
BAŞKANLARA ’POLİS BASARSA’ EĞİTİMİ verdiğinizi açıklamanız oldu.

"Demokrasinin olduğu bir ülkede CHP, belediye başkanlarına ‘polis sizin belediyenizi basarsa neler yapacaksınız’ diye eğitim veriyor.

Pardon bu nasıl bir eğitimdir, ana muhalefet parti lideri böylesi bir sözü edebilir mi?

Şikayet olunduğunda belediye basılır, Polis Teşkilatı kafasına göre baskınlar düzenleyemez.

"ONLAR CEPLERİNE BİZ HALKA ÇALIŞIYORUZ"

Sayın Genel Başkanım, size onlarca mail yolladım, "İzmir'de yolunda gitmeyen çok şey var" dedim. Siz dinlemediniz ama Sayın Gürsel Tekin dinledi notlarını aldı, elbet size iletmiştir diyorum. Sayın Gürsel Tekin, gerçek bir CHP'li olduğu için yolunda gitmeyen her olayda, CHP için bir şeyler yapmaya çalışıyor.

"CHP’li belediyeyi halka hizmetten alıkoyamayacaksınız. İster polis, kaymakam, valinizle gelin mücadele edeceğiz. Mücadeleyi AKP devletine karşı veriyoruz. CHP’de belediye başkanları cebine ve kendilerine çalışmaz. Ülkesinin çıkarları için mücadele eder, insanı için mücadele eder, çalışır, üretir çaba harcar. Kendileri için değil kentleri için çalışırlar. Onlar ceplerine, biz halka çalışıyoruz"
Sayın Genel Başkanım, siz biliyor musunuz ki sizin ilçe belediye başkanınız ruhsatsız inşaat yaptığı için evi mühürlendi...


"DENETLEMEZSENİZ NAMERTSİNİZ KORKMUYORUZ"

“İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan baskılara isyan eden Klıçdaroğlu, "Ankara’da müfettiş kalmadı. Hepsi İzmir belediyelerini denetlesin diye görevlendirildi. Denetleyeceklermiş, denetlemezseniz namertsiniz, korkmuyoruz.”

Sayın Genel Başkanım, keşke yüz yüze size kendi ellerimle belgeleri verebilsem, belki gerçekleri görebilirsiniz, uzaktan davulun sesi çok hoş gelirmiş, ama yakınına gelince dayanılmaz olur derler.

"Aydın denen insan, sorumluluk hisseden kişidir. İktidardan korkan kişiye entelektüel de olsa biz ona aydın değil korkak dönek ve nabza göre şerbet verenler diyoruz. Her yürekli aydın haksızlığa itiraz etmek zorundadır”

Çok doğru söylemişiniz canı gönülden size katılıyorum, belki beni anlayabilirsiniz, sessiz çoğunluğun sesini kaleme alıyorum diye, şimdi diyeceksiniz ki ya diğer illerde olan yolsuzluklar, cep doldurmalar ne yazık ki ben İzmir’de yaşıyorum elim uzanamıyor, benim gücüm okuyuculardan geliyor, onlar yolluyor ben araştırıyorum.

Gelecek yazımda, neden müfettişler İzmir’e geliyor uzun, uzun anlatacağım.


iddia makamı ve savunma makamı



İddia Makamı ve Savunma Makamı
Bugün kaleme aldığım “Başkanım Bu Size Hiç yakışmadı” yazısına istinaden Sayın Rıdvan Karakayalı beni arayıp konuyu yanlış kaleme aldığımı, konuyu birde kendilerinden dinlememi istediler.

Hiçbir şekilde böyle bir olayın olmadığını tamamen iftira olduğunu dile getirince, bende bu konu hakkında bir açıklama yazısı yolladıkları takdirde, seve, seve köşemde yayınlayacağımı bildirdim.

Ayrıca, Rıdvan Karakayalı, iddia sahibine maddi manevi tazminat davası açacağını, bu konuda haklılığını ispat edeceğini de açıkladı...

Telefonu kapatır kapatmaz iddia sahibini aradım, başkanın darp olayını kabul etmediğini ilettim.

Bunun üzerine iddia sahibi olayın tüm detaylarını kaleme alıp tarafıma e-mail ile yolladı.

Şimdi her iki maili de yayınlıyorum...

Mahkeme sonucunu bende merak etmekteyim, Kemalpaşa hoşgörüsüyle ünlenmiş bir ilçemizken, keşke bu durum yaşanmasaydı diyorum.
Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı’nın açıklaması:


1 Haziran 2012 tarihli www.yerelgundem.com internet sitesindeki köşe yazınızı bende üzülerek okudum. Sadece iddia edilen bir olayı kendi yorumlarınızı da katarak, sanki bu olay gerçekten olmuş gibi kamuoyuna lanse etmeniz hayret verici bir durum.

Yazınızın başlığında *“Başkanım Bu Size Yakışmadı”* ifadesini kullanmış olmanıza rağmen yazınızın içeriğinde anlatılanların iddia boyutunda olduğunu belirtmeniz çelişkinin en önemli kanıtıdır.

Olayın basına yansımasının ardından şahsım çeşitli basın kuruluşlarına demeç verdim. Bu demeçlerin yayınlanıp yayınlanmaması bu basın kuruluşlarının tasarrufundadır. Bu nedenle yazı içeriğinde mevcut , “Hala Çıt Yok Başkandan” sözünün tarafımdan kabulü mümkün değildir.

Her ne kadar mesleğim gazetecilik olmasa dahi gazetecilik meslek etiği ile ilgili birkaç cümlem olacaktır. Yazınızın içeriğinde söz konusu olayların içindeki şahıs ile görüştüğünüzü ve kendisinin ifadelerini kelimesi kelimesine belirtmişsiniz. Ayrıca beni de aradığınızı ve radyo programında olmam sebebiyle belediyede bulunmadığımı öğrendiğinizi ve benimle görüşemediğinizi belirtmişsiniz. Keşke programımın bitmesini bekleyerek benim de konuya ilişkin görüşlerimi alarak yazınızı kaleme alsaydınız. Açıklamalarımı beklemeden yalnızca karşı tarafın ifadeleri üzerine kurulu yazınız objektiflikten uzak bir gazetecilik anlayışı içerisinde olduğunuzu akıllara getirmektedir.

Şahsın açıklamalarını ben de hayretle okudum. Açıklamaların içerisinde sizin de sormanızı beklediğim birçok husus yer aldığını gördüm. Yazı içeriğine göre ben eski zabıta müdürümüzü makamıma çağırmış ve aşağıda bir odaya kapatarak darp etmişim. Bahse konu oda benim çalışma odamdır. Ayrıca Belediye binamızın içerisinde yer almaktadır. Bu katta yalnızca benim odam değil birçok birimimize ait ofisler mevcuttur. İddialar iddia olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecektir.

Şahıs Belediyemizin eski Zabıta Müdürüdür. Bundan yaklaşık 7–8 ay önce bir görev değişikliği yapılarak başka bir birimimizde görevlendirilmiştir. Bu tarihten sonra bu görevlendirmeden memnun olmadığını çeşitli ortamlarda dile getirmiş ancak yönetim katımızca yeni yerinde daha verimli çalışacağı düşünülmüştür.

Bahse konu olaydan 2 gün önce Kemalpaşa Belediyesi Sosyal İletişim Birimi ekiplerince şahsın da yaşadığı mahalde Belediye çalışmalarının verimi hakkında bilgi toplamak amacıyla araştırma yapılmakta iken şahsın evine de uğranmıştır. Şahsın eşi tarafından görev değişikliği bahane edilerek birim çalışanlarımız azarlanmış türlü hakaretlere maruz kalmışlardır. Kendileri sağduyu ile şahsın eşini sakinleştirmeye çalışmışlar ve bunda da başarılı olmuşlardır. Bunun üzerine ekibimiz günlük mesaisini tamamlayarak Belediye binamıza dönmüş ve şahıs bu sırada yanında 3-4 kişi ile Belediye binasına gelmiştir. Ekip görevlilerinden bir bayan çalışanımıza hakaret ve tehditler ederek şahsıma da hakaretler yağdırmıştır. Bu durum tarafımızdan sağduyu ile karşılanmış yıllardır verdiği hizmetler sebebiyle herhangi bir disiplin uygulamasında bulunulmamıştır. Olay günü şahıs yine Belediye binamıza gelmiş çalışma ofisime girmiş ve bana çeşitli hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Ancak ne tarafımdan ne de bahsettiği gibi başkaca Belediye personeli tarafından kendisine ne bir kötü söz söylenmiş ve ne de fiili müdahalede bulunulmuştur. Şahıs sonrasında aynı küfür-tehdit ve hakaret içeren söylemlerini Belediye Binamızın lobisinde ve önünde de sürdürmüş vatandaşların ve tüm Belediye personelimizin şahit olduğu bir olaya imzasını atmıştır. Şahsın anlatımları tamamıyla kurgu ve hayal ürünüdür. Asılsız ithamları bizlerin bir macera filmi sahnesinde yer aldığımız hissiyatına kapılmamıza sebebiyet vermiştir.

Olayın üzerinde fazlaca durmamamıza ve şahsı anlayışla karşılamaya çalışmamıza rağmen yazılı ve görsel basında hatta bazı kişilerce yanlı ve taraflı yorumlarla haber yapılması kendisinin darp edilmiş olduğu ve can güvenliğinin bulunmadığı gibi isnatların varlığı sebebiyle hakkında gerek Belediye personeli arkadaşlarıma gerekse şahsıma sarf etmiş olduğu hakaret ve tehdit içeren söylemleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bir gazeteci olmanız sebebiyle şahsım ve Belediye çalışanı mesai arkadaşlarım hakkında asılsız ithamlarda bulunan şahsın açıklamalarına gösterdiğiniz hassasiyeti yapmış olduğum açıklamalara da göstereceğinizi umuyor iyi çalışmalar diliyorum.

RIDVAN KARAKAYALI
KEMALPAŞA BELEDİYE BAŞKANI


Başkanım ben her zaman okuyucumun sesine kulak verdim, hiçbir zaman etki altında kalmadım, hele ki objektiflikten uzak bir gazetecilik anlayışı içinde hiç olmadım, hele konuyu incelemeden elimde belge olmadan yayınlamadım. Yazımın içerisinde geçen metinlerde ise sizin geçmişte söylediğiniz sözlerdir, kendim söylemedim ki, siz bir eğitimcisiniz, bunu en iyi siz anlarsınız.
İddia sahibinin maili


Öncelikle 9 ay önce gerçekleşmiş istifa olayımı açıklamak isterim. Herhangi bir sebep yokken beni zabıta müdürlüğünden alarak Çevre Koruma Müdür Vekilliği'ne atadı. Bir ay orada çalıştım. Maaşımı almaya gittiğim zaman 400 liramın kesildiğini öğrendim.
İtiraz ettim, itirazım sonucu Kemalpaşa Beldesi olan Yukarıkızılca'ya zabıta memuru olarak gönderdi.


Zabıta memuru olarak tekrardan işe başladığımda ilk ay 400 liramı yine alamadım. Sonraki aylarda almaya başladım. Daha fazla bu yönetimle çalışamayacağıma karar verip istifa dilekçemi verdim. Başkan yardımcımız Ekrem Gündüz istifamın kabul edilemeyeceğini tarafıma bildirdi. Kızılca'da memur olarak görevimi sürdürdüm ve hala sürdürmekteyim. Şimdi gelelim hanımımla yapılan anket meselesine; Belediye tarafından anket yapmakla görevlendirilen iki kişi bizim mahallemize gelip anket yapmak istemişler. Eşime ankette sorulması gereken soruları yöneltmek istediklerini söylemişler, eşim de kabul etmiş. Eşim memnuniyetsizliğini dile getirmiş. Görevlilerde nedenini sormuşlar.Eşim de yukarıda anlattıklarımdan bahsedip kısaca olaylardaki haksızlıkları dile getirmiştir. Başkanın savunmasında söylediği gibi onun aleyhinde herhangi bir kötü söz kullanmamıştır.

30 Mayıs günü saat 10.00 sıralarında başkan adına satın alma müdürümüz Muhteşem Erkoç beni aradı. Başkanımız seninle goruşmek için seni belediyede bekliyor dedi. Bende belediyeye gittim. Başkanın makam katına çıktım içeride misafirleri vardı gitmelerini bekledim. Başkan misafirler gidince dışarı çıktı bana aşağıya ineceğiz dedi. Ben, başkanımız ve eşimle anket yapan iki kişiyi de alarak zemin kata indik. Odaya girdik. Eşimle yapılan konuşmalardan bahsedildi.Toplam 5 dakika kadar sürdü. Başkan çıkabilirsiniz dedi. Çıkmak için kapıya yöneldik ,anket yapanlar önce çıktı ben tam çıkacakken başkan bana "sen kal" diyerek kapıyı kapattı. Bende geçip koltuğa oturdum. Yanıma yaklaşıp, sağ eliyle gırtlağımı sıkarak senin ananı avradını s........... diyerek sinkaflı küfürü sarf etti. Ben kendisine boğazım sıkılmasına rağmen "Sen ne biçim başkansın. Bu küfürü hangi hakla bana sarf edersin, bu cesareti kimden alıyorsun" dedim ve o an aramızda itişme başladı. Tam o esnada dışarıda kapı önunde bulunan korumaları kapıyı açıp içeri girdiler. Kapıyı kilitleyip beni darp etmeye başladılar. Ben kendimi savunurken "artık kapıyı açın.Kapıyı kilitlemeye hakkınız yok.Açın kapıyı " diye bağırdım. Bu sözlerimden etkilenen belediye başkanımız kapıyı kendi elleriyle açıp, belediyeyi terk etti. Bende ardından çıktım, savcılığa suç duyurusunda bulundum.

Sayın başkan yukarıda belirttiklerimi yalanlamaya çalışmış. Soruyorum kendisine ; görüşülecek yer başkanlık makamı olması gerekirken neden zemin katı seçmiş?

Yüzyüzeyken ona ağza alınmayacak sözler sarf ettiğimi söylüyor. Tamamen yalandır. Doğru olsaydı istifamı kabul ederdi. Ve bana sürgün sebebi olarak bir gerekçe gösterirdi. Ama hiçbir gerekçe bulamadı bu yüzden de istifamı kendisi kabul edecek cesareti gösteremedi. Soruyorum sayın Başkanım benden önce kendi makam odanıza çağırdığınız Satınalma ve Destek Hizmetleri Müdürü Ahmet Peker'i bir ay önce makamınızda kapıyı arkasından kilitleyerek bana yaptığınız hakareti ve darpı o müdürüme de yapmadınız mı?

"Ben seçilmiş adamım istediğimi yaparım" demediniz mi?
Ben de " yapamazsınız siz halk tarafından seçilmiş insansınız." dedim.

"Kral benim kafanızı koparırım ! " demekle gerçekleri ortaya koymuş oluyor. Son olarak sürgün edilen sadece ben değilim.

1- ZABITA MÜDÜRÜ
2- DESTEK HİZMETLERİ MÜDÜRÜ

3- FEN İŞLERİ MÜDÜRÜ

4- KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRÜ

5- MALİ İŞLER MÜDÜRÜ

6-BİLGİ İŞLEM MÜDÜRÜ

7- TEMİZLİK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ


Yukarıdaki müdürlükleri görülen lüzum üzerine görevden alıyor. Soruyorum kral değil mi? Böyle bir görev değişikliği nerede var ? İzahını yapabilir mi ?

İddia makamı ve savunma makamı iddialarını yayınladım, hakikaten mahkemeden çıkacak sonucu çok merak etmekteyim






Başkanım bu size hiç yakışmadı


Başkanım Bu Hiç Size Yakışmadı!
Uzun zamandır Kemalpaşa Belediyesi'ni yazmıyordum, medyaya düşen son olay beni oldukça şaşırttı, koskoca belediye başkanı, üstelik bir eğitimci olan kişi, belediyede çalışan zabıta müdürünü, iddialara göre, darp ediyor, bununla da yetinmeyip ağza yakışmayan küfürler sarfediyor...

Bunu yazarken ben utanıyorum.

Bu eğitimci başkanımız, basında çıkan bu haberlere, cevap verme gereği bile duymadığına göre iddialar doğru mu acaba dedirtiyor.

Ben bu olayı yaşayan kişiyle birebir telefonla görüştüm, hakikaten hayretler içerisindeyim, hatta inanamadım anlatılanlara, sevgili editörüm Yusuf İnan’a birde siz görüşün dedim. Elbet Kemalpaşa Belediye Başkanı'nı da aradım, özel kalem başkanın dışarıda olduğunu, bir radyo programında konuşma yapacağını ve bugün yerinde olmayabileceğini iletti.

Şimdi darp edildiğini iddia eden zabıta müdürünün anlattıklarına,
Pazartesi günü, belediyenin anketörleri, benim evimin kapısını çalmış, hanımla belediyenin çalışmaları hakkında görüş sormuş, hanımda "benim kocamı zabıta müdürü iken, zabıta memuru yaptılar hangi memnuniyetten bahsedeyim" demiş.

Çarşamba günü ise Belediye Başkanı beni, makamında değil alt katta bulunan bir odaya davet etti. Yanında da hanımımla, anket yapan iki kişi var.

Başkan anketi yapan kişilere olayı teyit ettirdi, ardından o iki kişiyi odadan çıkardı, ardından kapıyı kilitler kilitlemez, benim boğazıma sarıldı.
Bir hamleyle başkanın elinden kurtuldum, odanın bir köşesine kaçtım, başkan kapıyı açıp içeri korumaları aldı. Bu kez üçlü bir mücadelenin içerisinde buldum kendimi. Allah yardım etmiş olacak ki kapıyı açıp dışarı çıkabildim. Soluğu Kaymakamlıkta aldım, kollarımda darp izleri vardı, onları gösterip can güvenliğim yok dedim.


Bu anlatılanları dinlerken inanın çok üzüldüm.

Bu haber ulusal basında da çıktı, hala çıt yok başkandan.

“KEMALPAŞA – İddiaya göre Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, zabıta müdürü Hüseyin Özçelik’i (57) eşinin kendisi aleyhinde konuştuğunu ileri sürerek darp etti.”
Hiçbir açıklamanız yok mudur? Siz artık bir birey değilsiniz sadece kendinizden mesulde değilsiniz siz koskoca Belediye Başkanısınız üstelikte bir eğitimcisiniz, bu iddialara bir cevap vermek zorundasınız.

CHP bunları hak etmiyor!


Bu iddialar ilk değildi ne yazık ki geçtiğimiz yılda Rıdvan Başkan için gazete manşetlerine düşen haberler vardı, isterseniz bir hatırlayalım.

İşçileri tehdit edip, küfürlü konuştuğu iddia edilen Karakayalı'ya ait olduğu belirtilen ses kaydında başkan, "kral benim", "kafanızı koparırım"


Bu haberin birde video bandı yayınlanmıştı, bu nasıl bir üsluptur, inanın anlamakta zorlanıyorum.

"Dışarıda benim bayrağımı sallayan burada yüzlerce kişi var sırada bekliyor bu işe girmek için. Bundan sonra benim hakkımda, partimin hakkında herhangi bir şekilde bizim aleyhimizde en küçük bir şey söyleyenin kafasını koparırım. Altını tekrar çiziyorum, benim aleyhimde, partim aleyhinde, sokakta, işyerinde, stadyumda, orada burada bir kişi, içinizden bir kişi yanlış bir şey söylerse kafasını koparırım."

Kafa nasıl koparılıyor, halk sizi kafa koparın diye mi seçti?


Bir başka iddia ise, Kemalpaşa Belediyesinde, kadrolu müdürler kadroları kalmak üzere görevlerinden alınıp yerlerine vekâleten müdürler atanmış, iddialara göre 8 müdür görevlerinden alınmış.


Seçimlere çok az kaldı başkanım, sizin adınıza üzülüyorum,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu haberler karşısında çok üzüldüğünü biliyorum...



1 Haziran 2012 Cuma

Aziz Kocaoğlu Esmiş Gürlemiş!

Aziz Kocaoğlu Esmiş Gürlemiş!
CHP Bornova Örgütü’nün düzenlediği birlik beraberlik yemeğinde, Büyük Başkan esmiş gürlemiş, “ Kimse beni eleştirerek siyasi ikbal sağlamaya çalışmasın, herkes hakkımı verecek ve haddini bilecek” Siz İzmir’in başısınız sizi elbette eleştireceğiz, hep pohpohlarsak İzmir’in hali nice olur?

Birlik beraberlik yemeğinde, bu sert söylemlerinizin yeri miydi?
Siz hala 2009 seçimlerinde aldığınız oy oranında kalmışınız her nedense, günümüze gelelim artık bugün ne durumdasınız onu tartışalım, ayrıca aldığınız oy oranının mimarı siz değilsiniz önce bunu kabullenin, hiç kimse tek başına bir şey değildir.

“ Birileri beni karalayarak taraf oluyorsa, bende o adamın karşında olmaktan kaçınmam” Başkanım siz bizleri temsil ediyorsunuz, kişisel duygularınızı artık bırakın, siz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanısınız, hatırlatayım.

Bakın biz geçmişte yaptığınız bol küfürlü tartışmalarınızı bir kenara bıraktık, önümüze bakıyoruz, artık siz de bırakın siyaseti de İzmir için en güzel şeyler yapalım.

Önümüzde EXPO var bu konuda ne yapıyorsunuz? Hala kimin sunum yapacağına bir açıklık getirmediniz, siz İl Başkanlığı seçimlerini bırakın artık!

“Büyükşehir Belediye Başkanını televizyonlarda, gazetelerde eleştirerek kendisine siyasi ikbal sağlasın!” Ben sizi yeri geldiğinde eleştiriyorum, lakin hiçbir siyasi partiye üye olmadığım gibi, gelecekte de siyasi bir ikbal sağlamaya da kalkmıyorum, sadece gördüklerimi kalemimle aktarıyorum.

Yol arkadaşınız Alaattin Yüksel'in Hamdi Türkmen’i aramasına ne demeli?

Hamdi Türkmen, telefon görüşmesini, ne güzel ifade etmiş bugün ki yazısında...

“Sözüm, CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’e... Öfkeyle de olsa, bana telefonda sarf ettiği kırıcı ve üzücü sözlerinin tümünü kendisine aynen iade ediyorum, milletvekili olabilir ama bilmeli ki, dokunulmazlığı bana sökmez.”


Gerçekten kutluyorum Hamdi beyi!

Evet, Sn Alaattin Yüksel lütfen siz İzmir Milletvekilisiniz İzmir ilinde yapılacak o kadar çok şey var ki onların hesaplarını sorun, isterseniz ben size sorunları bir hatırlatayım:

Teleferiğimize bir metre tel ilave edilemedi,
İzsu, suya zam yaptı sonra pardon denildi,
Hatay’daki esnafımız on senedir kan ağlıyor,
Saymaya kalksam herkesin morali bozulur diyorum sayın vekilim, pardon siz benim vekilim olmadığınızı telefon görüşmemizde, kabaca ikrar etmiştiniz, pardon siz kimin vekiliydiniz?!

Hamdi Türkmen’in yazısına geri dönelim, “Ne yani Kocaoğlu karışmasın, Alaattin karışmasın; biz bırakalım, CHP İzmir İl Başkanı'nı Hamdi Türkmen belirlesin öylemi?”

İzmir ilindeki delegeler niye var? Madem sizin adayınız kazanacak ne gerek var seçime? Siz bu kazanacak pardon bu kazandı deyin bizler de kabullenelim bunca masraf, bunca zaman kaybına ne gerek var.

Hamdi Bey ne güzel bağlamış konuyu,” CHP’nin tek bir sahibi vardır o da gücünü aldığı halktır”.

Alaattin bey yoksa siz de yol arkadaşınız gibi esip gürlemeye mi başladınız, oysa siz İl Başkanı olduğunuz dönemlerde ne kadar nazik ve kibardınız, az ve öz konuşurdunuz.

İl Başkanlığı seçiminde kim İzmir’e hizmet edecekse o kazanmalı, CHP Halkın Partisidir, kimsenin tekelinde olamaz, dışarıdan işaretlerle yönetilmemeli, İzmir Halkı bu kavgalardan bıktı, daha İl Başkanlığı seçiminde çeşitli entrikalar, şaibelerlerden geçilmiyor. Bu durum Genel ve Yerel Seçimlerde CHP için kayıp yaratacaktır.

Silkelenin kendinize gelin artık diyorum, yoksa çok geç olacak her şey için, bırakın kavgaları, kişisel davranmayı.

Gelelim Üçkuyular’da yapılacak Alışveriş Merkezine, Karabağlar Belediyesi Meclis Gündemi daha yayınlanmadığı için bilemiyorum, lakin Konak Belediyesi imar ve Hukuk Komisyonlarında beklemedeymiş, buradaki yeşil alan ve üzerindeki işletmelerin Konak Belediyesi'ne gelir kazandıran işletmeler olduğundan da söz edilmekte, hayretle, beklemedeyim. Unutulan o kadar çok detay var ki hele bir meclis gündemine gelsin açıklayacağım. Önceden açıkladığımda hemen bir kılıf uygulanıyor.

Yaşar Üniversitesi planı için İçişleri Bakanlığı'na suç duyurusu yapılmış tüm detaylarını sizlerle paylaşacağım.

Aziz Kocaoğlu Ben Oynamıyorum




Aziz Kocaoğlu : Ben Oynamıyorum!
EXPO İzmir için önemli değil mi?

Sayın Kocaoğlu, siz İzmir’in Belediye Başkanı değil misiniz?

Çocuk gibi ben oynamıyorum, deme hakkını size kim verdi? Eğer oynamak istemiyorsanız, istifa edersiniz, o zaman Paris’te yapılacak sunumu yapmazsınız. O makamda bulunduğunuz süre içerisinde sunum yapmama lüksünüz olamaz!

15/Haziran/2011 tarihinde Paris’ten bir mesaj yollamıştınız, isterseniz bir hatırlatayım, belki unutmuşunuzdur.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a Paris'ten mesaj yolladı. Sayın Bakan asla endişe etmesin. Aziz Kocaoğlu hiç değişmedi, değişmeyecek İzmir ve İzmirlilerin yararına olabilecek her türlü oluşuma, daha önce olduğu gibi yine seve, seve destek vermeye hazırım. Bunun test edilecek bir tarafı olamaz...

Daha üzerinden bir yıl geçmemiş Büyük Başkan ne çabuk unuttunuz!

“İzmir’de yaşıyorsak, bu kent bize işimizi, aşımızı, aşkımızı vermişse, ‘İzmirlilik ruhuyla’ davranmak, kentimize gözümüz gibi bakmak zorundayız. Ben de 7 yıldır bunu yapmaya çalışıyorum. 7 yıldır başka birisini oynamıyorum, İzmir için çakılacak her çivinin destekçisi olmaya devam edeceğim.”

7 yıl bitti şimdi başka birini mi oynayacaksınız?

Gelelim bu güne, İzmir'in EXPO 2020 adaylık mektubu teslimi ve ilk sunumu sırasında Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyonlara tepki gösteren Başkan Kocaoğlu'nun, tüm ısrarlara rağmen ikinci sunumda konuşma yapmayacağı öğrenildi.

Sayın İzmir Valisi, “ İsterim ki Başkanımız konuşsun" demiş.
Mahmut Özgener'in Yürütme Komitesi Başkanlığı'ndan, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar'ın ise komite üyeliğinden istifa etmeden önce Kocaoğlu'nu ikna etmeye çalıştıkları ancak başarısız oldukları belirtilirken, ikilinin ikna turlarını sürdürdüğü kaydedildi.

Neden sizi ikna etmeye çalışıyorlar, çünkü siz İzmir belediye başkanısınız, küstüm oynamıyorum deme hakkınız ne yazık ki yok,
İzmir’in geleceği kaprislere teslim edilemez...

Başkan Aziz Kocaoğlu’nun yakın çevresine konuşma yapmak istemediğini söylediği öğrenildi. Alınan bilgilere göre Kocaoğlu, “Madem kurulun başkanı Vali, konuşmayı o yapsın” dedi.

Pes doğrusu, başkanım siz kurulun başkanı olamadım diye mi, oyun alanını terk ediyorsunuz? Eğer öyle ise çok yazık.

Tekrar söylüyorum İzmir’in kaderiyle oynama hakkınız yok! Kendi kaderiniz hakkında her türlü tasarrufa sahipsiniz, bu sizin kaderiniz değil.

İnsanlar her şeyde erk sahibi olmak isteyebilir, kendini HE MAN zannedebilir ama gerçek hayatta yok öyle bir şey.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı halkın oylarıyla seçilmiş ve kentin siyasi yerel lideridir. Alacağı kararlar, halkın kararlarını yansıtmak zorundadır, yalnızca İzmir Halkının değil tüm Ege bölgesi yaşayanlarının büyük bir istekle bekledikleri EXPO’nun İzmir’de yapılması talebini İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının uygulama zorunluluğu vardır bu onun asli görevidir. Halk Büyükşehir Belediye Başkanı'nı yüzde ellinin üzerinde bir oy oranıyla seçerken, seçilen kişinin kendi sesi ve sözü olacağı inancıyla reyini vermiştir. Şimdi kalkıp bu halk beni seçti ama ben istediğimi söylerim, istediğim gibi davranırım yaklaşımı, DEMOKRATCA bir yaklaşım sayılabilir mi? Hele, hele CHP gibi demokratlığı ve halkçılığı ön planda tutan bir partinin üyesi olarak böylesine bir diktatör yel bir tavrı sürdürmek, aynı zamanda kimliğini taşıdığı partinin genel ilke ve prensipleriyle örtüşüyor denebilir mi?

Şimdi bana gelen iddiaları sizlerle paylaşmak istiyorum, bunlar sadece iddia olabilir önceden belirteyim diyorum,
3 Haziran da yapılacak CHP il Kongresi Aziz Başkan ve ekibi için oldukça önem arz ediyormuş, kendi adayları seçilemezse eğer bütün güçlerini kaybedeceklermiş.

İlçe Belediyelerinin telefonlarına çıkmayan, aylarca randevu vermeyen aynı başkan şimdi kendi adaylarına destek bulabilmek adına, ilçe belediyelerini teker, teker arıyormuş.

Bir başka önemli iddia ise ilçe belediyelerine ek ödenek çıkartma vaatleriymiş...

3 Haziran seçim yapılacak 13 Haziran da İBB'nin meclisi var, bu mecliste ilçe belediyelerine çıkaracağı ek ödenekler olacakmış.
Eğer bu iddialar doğru ise, çok akıllıca, hangi ilçe belediyesi kendi adayına oy verdi ise yaşadı olacakmış.

Bu iddialar gerçekleşirse eğer, sormak istediğim sorular var başkanım.
Belediye imkânları seçim vaatlerinde kullandırılabilinir mi?
Geçmiş dönemlerde Ankara’da bir belediye başkanlığı seçimi öncesi düdüklü tencere dağıtılmış, ancak seçim öncesi düdüklü tencerenin üstü verilmiş altı seçimden sonra denilmiş, seçimi kazanamayınca tencere kısmı verilmemiş, halk ben size verdim demiş ama yinede alamamışlar.



 

SAĞ OLASIN KOCAOĞLU

Sağ Olasın Kocaoğlu...
Uzun zamandır yazıyorum, belgeliyorum da ne oluyor? Ben yazdığımla kalıyorum, su akar yolunu bulur misali yine her şey bir şekilde yolunu buluyor, ben ve benim gibiler bir süreliğine suları bulandırıyor, ya sonra ne oluyor?

Kamulaştırma yapılan yerlerin ranta teslim edilmeleri.
Akla hayale gelmeyecek, olmaz planların bir, bir geçmesi.
Yaşar Üniversitesi, kendi uhdesinde olan imarlı parselleri üniversiteye vermeyip, imarsız alanları devlete üniversite yapıyorum adı altında planlatması. Kendi uhdesindeki, imarlı parselleri Alışveriş Merkezi yapılmak üzere satması beni gerçekten üzüyor. Vatandaş tadilat ruhsatıyla kocaman üniversite yapabiliyor mu?
Peki, bu özel üniversitelere kimler gidiyor? Parası olmayan vatandaşımız kapısından girebiliyor mu? Devletin planladığı imarsız arazi yâda tahsis araziden yine kim kazanıyor? Önce bunu, sorgulamak lazım.

Derenin taşı derenin kuşu vuruluyor...

Ege Üniversitesi, vatandaşın toprağını kamulaştırıyor eğitim tesisleri yapacağım diye, Alışveriş Merkezine kiraya veriyor, kimse bunları sorgulamıyor, Aziz Nesin ne güzel söylemiş:
Öyle güzel uyuyordun ki ülkem, uyandırmaya kıyamadım!






Hakikaten öyle güzel uyuyoruz ki, üzerimizde bir ağırlık, aman bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın değimini öyle kanıksamışız ki!
Tansaşlar vatandaşın kullanımında olması gereken, yerlerde diye İzmir Valiliğine, İçişleri Bakanlığı'na, bir seneden beri yazıyorum hala gerekli işlemler yapılmadı her nedense...

İzmir ilinde, bir kavga bir kıyamet, sürekli gündem değişiyor, Büyük Başkan “kimse beni siyasetin içine çekmeye çalışmasın” diyor ama her nedense İzmir siyasetini kendileri belirliyor, İzmir Milletvekilleri'ni kendi belirliyor, Bornova İlçe Başkanı'nı kendi belirliyor, şimdi ise CHP İzmir İl Başkanı'nı belirlemek için kapalı kapılar ardında görüşmeler yaptığı belirtiliyor.

Gazete manşetlerine yansıyan konu ise beni oldukça endişelendiriyor” CHP İzmir İl Başkanlığı’na talip olan Ali Engin için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu aktif olarak çalışmaya başladı. Kocaoğlu’nun belediye başkanlarını arayarak destek istediği öğrenildi.” Hani siz siyasetin içinde değildiniz? Bu nedir ben mi yanlış anlıyorum.

Bırakın bu işleri, sizi bizler İzmir’e hizmet edesiniz diye seçmedik mi? Önümüzdeki seçimlerde artık siz milletvekili olun da çok sevdiğiniz ve bildiğiniz konuya yönelin. Ben kendi adıma sizin belediye başkanlığını iyi yaptığınızı düşünmüyorum, belki milletvekilliğini daha iyi yaparsınız. , diye de düşünmeden edemiyorum.

Sizin söylemlerinizle ilgili google da araştırma yaparken karşıma ilginç bir haber çıktı, bu konu ile ilgili Mahalli İdarelere yazımı yazdım hiç merak buyurmayınız.

Yakup Yılmaz’ın haberi

AZİZ KOCAOĞLU, NASIL VAATANDAŞI KAZIKLIYOR?

İzmir'de havaalanından belediye otobüsüne bindim. Kent Kart'ım yok. İzmir'e ilk gelişim. Otobüs söforu 3-5 kartı verdi. “6.5 TL”. Okuttu ve “Bunu, bir ay içinde otobüs, metro ve vapurda bir kez daha kullanabilirsin!” dedi. 1.75 TLX2=3.5 TL hava alanından Büyük Efes Otel'e kadar. Kaldı geri 3 TL. 3 TL ile havalarına dönüşte gelemezsiniz. Şehir içinde 1.75 TL ile otobüs, metro veya vapur için kullandığınızda kartınızda 1.25 TL kalıyor ve “sıfır” gösteriyor. Aziz Kocaoğlu beni böyle iki kez dolandırdı. 2 X 1.25 TL= 2.5 TL bana borçlu.

Finlandiya'da olsa Aziz Kocaoğlu'nu, Tüketici Koruma'ya şikayet ederdim ve ceza alırdı. Bana ne hakla 3.5 TL'lik bileti 6.5 TL'ye satıyorsun? Belki otogardan başka şehre devam edeceğim ve bir ay İzmir'e gelmeyeceğim. Niçin 7 TL'lik satmıyorsun? O zaman hem havaalanına da geri gidebilirim, hem de 2 kez 1.75 TL'lik seyahat yaparım. 1.25 veya 3 TL her vatandaştan böyle çarpma hangi Avrupa ülkesinde var? İzmir Avrupai şehir ya!

Bu kadar zamandır havaalanına giderim hiç hesaplamak aklıma gelmemişti. Yakup Yılmaz bununla da kalmıyor yazısının devamını gelecek yazımda yer vereceğim.

İzmir’e “2500 kişilik sağlık parkı 386 dönüm içinde 138 dönümlük alana kurulacak. Sağlık parkında geriatri merkezi, yaşlı bakım merkezi, poliklinikler, büyük rekreasyon alanları ve parklar, eğitim alanları, kreş, orta okul ve lise, otizm okulu, hobi merkezleri, sinema, müze, çok amaçlı salonlar bulunacak.” Diye haberi okuduğumda gerçekten sevindim, yıllardır bunun mücadelesini verdim yaptırmadılar. Hadi bana yaptırmadılar Gazi Hastanesinin sahibi Dr Selim Amato 500 dönüm arazisinde bu projeyi hayata geçirmek istedi yine yaptırmadılar.

Kim bilir belki, bizler devletin arazine değil de, kendi arazimize yapmak istememizden dolayı olabilir, derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak var iken.

Şimdi sormak istiyorum bu Bademler köyüne kurulacak Geriatri Merkezi kendi arazilerine mi kuracaklar yoksa kamu arazisine kuracaklar, yâda Urla’nın iptal olan planlarını yeniden hayata geçirmek için mi uygulanacak.

Yâda ortaya Geriatri merkezi yanında lüks konutlar, birde Alışveriş merkezimi olacak?

Gelelim Foça’da kurulması düşünülen, projeye

İzmir ve Foça'da 110 milyon lira yatırım planlıyoruz" dedi. Bunun için şu an yer arayışında olduklarını söyleyen Tutak, 120 bin metrekarelik arazi üzerine kurulacak “Yaşam Köyü'nde 500 konutun yer alacağını, köy sakinlerinin ise ister ev alabileceğini isterse kiralayabileceğini belirterek, "Bir yaşam alanı kuracağız, eğlence alanlarından süpermarketine kadar içinde her şey bulunacak" burası neresidir çok merak etmekteyim. Foça’da bir doktor arkadaşımız Geriatri Merkezi kurmak adına yıllardır savaş veriyor hem de idealist olarak, kelimenin tam anlamı ile Geriatri merkezi kurmak adına, ama hala uğraşıyor. Kardeşim kendi parseline kurmayacaksın, ben anladım anlamasına da çok geç oldu.

Gelelim benim konuma, aslında bu konu hakkında yazmak pek istemiyordum, “ Bu sürece nasıl gelindi” adlı kitabımda, geniş, geniş tüm çıplaklığıyla yazmayı sürdürdüğüm kitabımda anlatacaktım. Lakin yeri gelmişken kısaca değineyim diyorum, Ben öyle pek süslü, süslü cümleler kurmayacağım benim yerim 57 dönümdü bende Geriatri Merkezi açmak için yola çıktım belki benim 400 milyon dolarlık bir yatırım değildi, 10 milyon Euro’luk yatırımdı ve bu para Geriatri Merkezini kurmaya yeter bir paradır. Ben gerçek anlamda Geriatri merkezi kurmak istedim konut vs yapmaya kalksaydım elbet bu para yetmezdi. Büyük Başkan karşı durdu yaptırmadı, bakanlığın planını da mahkemeye verdi, “Yaptırmamda yaptırmam “ dedi.

Kötü ev sahibi insanı mülk sahibi yaparmış bu olayda beni araştırmacı yaptı, bilmediğim konuları öğretti sağ olasın KOCAOĞLU.

Üçkuyular’a şimdi nur topu gibi yeni Alışveriş Merkezi Geliyor, Konak ve Karabağlar Belediyeleri Haziran Meclisi'ne hazırlıyorlar satış kararını, canhıraş meclis üyeleri çalışıyor ancak atladıkları birçok detay var, yakında sizlerle paylaşacağım. Büyük bir sürpriz olabilir de diyorum.

İzmir, Karşıyaka Stadı 2

İzmir, Karşıyaka Stadı 2
Kocaoğlu’nun açıklamalarına devam edelim:

“Bunlar planlama ilkelerine göre yapılmış. TOKİ ve Emlak Bankası devlet kurumu olduğu için planlamada yoğunluk konusunda, sosyal donatı alanlarının ayrılması konusunda, alabildiğin tolerans gösterilmiş. Bu alan ve buna benzer tüm alanlar esas itibariyle düzenleme ortaklık payı çerçevesinde araziden yol için, yeşil alan spor tesisi için sosyal kültürel ihtiyaçlar için kamuya ayrılan alan niteliğindedir. Burası eğitim, otopark, resmi tesis ve yol mantığında bırakılmış alandır. Bu alan imara açılırken kamuya terk edilmesi gereken bir alandır.

Tamamen size katılıyorum ancak Kamuya ait alanları sizde büyük guruplara kiralamadınız mı?


Biz de TOKİ’yi kamu olarak görüyoruz. Konuya başlangıçta buraya oturtmak gerekir. Ayrıca, 8 Mayıs 2001 tarihinde Emlak Bankası İzmir Uygulama Başmüdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi’nin Planlama Müdürlüğü’ne bir yazı yazıyor. 1/5000’lik planların yoğunluğunu düşük olduğunu söylüyor. Kentsel ve bölgesel spor alanı imarlı üç adet adanın diğer adalarda olduğu gibi emsal 1,5 TM 1 koşullu imar adalarına dönüştürülmesini istiyor. Emlak Bankası burada ticaret yapılmayacağını ifade ediyor. Şimdi ise bu değişiklik ve proje gündeme getiriliyor” dedi.

Bu söylediklerinize de, tamamen katılıyorum ancak, daha önce İBB nin meclisinde basın açıklamanızda, sorduğum soru neticesinde “susma hakkınızı” kullanıp yanıtlamadığınız, bir soruyu yeri gelmişken sorayım diyorum.

Madem bu kadar çevreye, yeşil alanlara duyarlısınız da neden geçmişte ” Giraud Arazisi” içinde bulunan, yüzlerce ağacı görmezden gelip binlerce konuta imkân tanıdınız? Çok şükür ki bu planın geçmesini engellemek için yazmadığım kurum kalmamıştı en nihayetinde haklılığım kabul gördü de bu plana el kaldıran tüm meclis üyeleri de savcının karşısında ter döktüler.

Bu stat konusunda aynen sizin yanınızdayım, geçmişte olmasam bile,

Kocaoğlu’nun açıklamalarına devam edelim:

“Stat projesinin yapılacağı alanda sadece stadın değil otel, hastane, alışveriş merkezi ve ticarethane gibi bölümlerin de olduğu, işin sadece konut ve spor alanından ibaret olmadığını, Mavişehir Bölgesi imarı en sıkışık bölgelerden birisi. Birçok sosyal donatı alanına ihtiyaç var. Yoğunluğun fazla olmasının ana nedenlerinden birisi, burada yaşayan insanlara spor alanı olarak belirlenmesi önemlidir. Alanın trafik, problemi ulaşımı planlama tekniği açısından problem. Bölgenin yüzde 3 imarı var. Buraya da spor tesisleri, tenis kortları, soyunma odaları ve düşük yoğunluklu günü birlik idari alanlar yapabilirsiniz” bu sözlerinize katılmamak mümkün değil.

Belki bana kızacaksınız ama söylemeden geçemeyeceğim, Optimum Alışveriş Merkezi için Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü, bu aks da kurulması düşünülen alışveriş merkezi trafik yoğunluğu getirecektir diye, İBB'yi defalarca uyarmasına rağmen o zaman neden kulaklar tıkandı diye sorsam ayıp mı ederim?

Ali İhsan Kaya, Toki’den bu araziyi alırken, renklerine âşık olduğu Karşıyaka Spor Kulübünün stada ihtiyacı var diye mi almış önce bunu sorgulamak lazım.

Ali İhsan Kaya arazi aldıktan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesinin yolunu tutmuş, buraya konut imarı istiyorum dememiş midir diye sorsam,

Peki, Büyükşehir bu talebe ne cevap vermiş? RET ETMİŞ,

Eee bu kadar para saymış domates ekemeyeceği tarlaya, bir çare, bir çare diye düşünürken ampuller yanmış...

Karşıyaka Spor Kulübünün Stada ihtiyacı var, benim de imara ihtiyacım var. Karşıyaka geniş camia çok istedikleri stat alanını bağışlar, arkama kocaman bir güç alırım, o zaman kimse karşımda duramaz mı demiştir.

Büyük Başkan’da bunun farkına varmış, olacak ki “Alan kişi tabi ki de kar bekleyecek. O, bu araziyi ‘stat yapayım da Karşıyaka’ya bağışlayayım’ diye almadı. Hayırseverdir stada yardım eder para verir ayrı bir durum. Saygı duyarım ama bu arsayla alakası yok. Verdiği parayı yapacağı yatırımı geri alacak. Özel sektör mantığıyla mutlaka kar edecek.”

Ne güzel söylemişiniz, ya ben yaşlanıyorum yâda siz başkanım, çünkü aynı düşüncedeyiz ne güzel!

Buraya kadar başkanım hemfikiriz ancak 2009 seçim bildirgesinde, Kuzey ve Güneye stat yapmak üzere söz vermiştiniz, Güney’deki Buca stadını hallettiğinizi de söylüyorsunuz, parayı verdik sorun bitti de diyorsunuz.

Ya Kuzey için ne planlıyorsunuz, siz koskoca belediye başkanısınız, bu kadar kadronuz var konuşmanın ötesinde çözüm üretmelisiniz değil mi?

“Araya seçim girdi, proje değişti, sayı farklı oldu, görevliler gitti, yeni yol ortaya çıktı”

O oldu bu oldu demekle, olmuyor başkanım. Sizden uzun cümlelerle anlatımlar beklemiyoruz,

Sonuç olarak, Karşıyaka bir an önce, hak ettiği stadına kavuşmalı, ancak Mavişehir’de yapılacak stat Charles Darwin’in sözü gibi olacaksa, olmasın daha iyi!

Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. Bilmem anlatabildim mi?

Başkanım 30 gündür yeni Bakan başta olmak üzere diğer kurumlarla görüşmek için randevuda istiyor muşunuz ve bu talebi her pazartesi yineliyor muşunuz,

Bir yatırımcı bile ne sizden nede bürokratlarınızdan randevu alamıyor, nasıl bir duygu içerisinde olduklarını belki anlayabilmişinizdir diyorum.

Geçen hafta Hürriyet Gazetesi yazarı, Cengiz Semercioğlu’nun kaleme aldığı yazıda...

“Ne Avusturya’dan gelen Halfinger cinsi atlar var, nede Victoria klasik tarzında yapılan faytonlar, bir yılda 15 faytonun bile yapılabilmesi üzerine çok şeyler yazılır ama şimdilik umarı bu yaz olur demekle yetineyim” demesi ne kadar manidar. Teleferiğimizi, 2007 yılından beri bekliyoruz, buda bir şey mi.

Bu gün mail kutuma gelen bir yazı kanımı dondurdu, Belediye otobüsünde çalışan Ü.Ç neden işten çıkarılmış bu konunun ayrıntıları yakında, eğer söylenen iddialar doğru ise bu işin çivisi çıkmıştır.

Güzelbahçe Belediyesi ile ilgili çok ilginç gelişmeleri sizlerle paylaşacağım.

CHP, Bunları Hak Etmiyor!

CHP, Bunları Hak Etmiyor!
Bugün stat konusuna devam edecektim ancak internet sitelerindeki” Kocaoğlu ve Erol’un gizli zirvesi” haberine göz attım,
Aziz Kocaoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’na yakınlığı ile bilinen Gürsel Erol, ile Ali Engin’in adaylığını genel merkeze kabul ettirme görevini neden üstlendi ve Aziz Kocaoğlu neden sır gibi saklanan toplantıda bulundu?

Aziz Kocaoğlu İzmir’in Belediye Başkanı değil mi? İzmir ilinde hizmet bekleyen hemşerileriniz dururken, siyasetle niye uğraşırsınız, madem siyaseti çok seviyorsunuz o zaman milletvekili olsaydınız da sevdiğiniz siyaseti tam anlamıyla yapsaydınız.

Bakın kankanız, yol arkadaşınız, Alaattin Yüksel milletvekili oldu.
Bu haberden sonra kimdir bu Gürsel Erol diye google.com'dan kısa bir araştırma yaptım karşıma epey ilginç bilgiler çıktı.

Rey Haberin yayınladığı haberi sizlerle paylaşıyorum.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin'in istifasına neden olduğu iddia edilen Kılıçdaroğlu'nun en yakınındaki ikinci isim Gürsel Erol'un ihaleye fesat karıştırmaktan 5 yıl hapse mahkûm olduğu ortaya çıktı...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, dün istifasına neden olan tartışma sırasında Kılıçdaroğlu'na "AKP başka bir Türkiye kuruyor. Sürece müdahale edilmiyor. Genel Merkezde bir çete var ve lütfen bu çeteyi dağıtın. Bu partiyi eğer Erdoğan Toprak ve Gürsel Erol gibi isimlerle yönetecekseniz, beni arada maydanoz yapmayın" demiş ve Kılıçdaroğlu'ndan destek bulamaması üzerine istifa etmişti.

Belgeye göre, CHP'nin kasası olarak da anılan ve Ankara'daki İl Başkanlığı seçimleri sırasında listeleri hazırladığı ileri sürülen Gürsel Erol, ihaleye fesat karıştırmak suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş.

Kesinleşmiş cezaları yapılan indirimlerle 4 yıl 2 aya indirilen Gürsel Erol'un ceza almasına neden olan ihale ise Tunceli'nin Çemişgezek ilçesinde yapılması planlanan entegre hastane inşaatıyla ilgili.

Mahkemenin karar metninde ayrıca Gürsel Erol'un teknik takip sonucu yapılan dinleme kayıtlarındaki sözlerine de yer veriliyor.

Gürsel Tekin'in 'Üçlü Çete' olarak nitelendirerek partiyi yönetmekle suçladığı Gürsel Erol'un ihaleye fesat karıştırmaktan aldığı bu cezaya rağmen Kılıçdaroğlu'na en yakın isimlerden biri olması dikkat çekti.

Yayınladığı dosyalar nedeniyle bir dönem 'dosyacı Kemal' olarak da adlandırılan Kılıçdaroğlu'nun ihaleye fesat karıştırmaktan ceza alan Gürsel Erol ile ilgili bir işlem yapıp yapmayacağı şimdiden merak konusu oldu.

Kılıçdaroğlu’nu ilk Star TV deki Uğur Dündar ile Melih Gökçek karşısında, dosyalar elinde sakin tavrını hayranlıkla izlemiştim, işte geleceğin Genel Başkanı diye içimden de geçirmiştim. Ne yazık ki yanıldığımı bugün anlayabiliyorum.
Bence CHP bunları, hiç ama hiç, hak etmiyor!


Büyükşehir Belediye Başkanı, rey haber’de geçen haberi görmemiş midir? İhaleye fesat karıştırmak suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkûm olmuş bir kişiyle kapalı kapılar ardından ne konuşmuş olabilir, işte bunu merak etmekteyim. Hangi konuyla, ilgili fikir alışverişinde bulunuyor ki?

Sayın Kocaoğlu Cumhuriyet Savcılığı'nda tape kayıtlarına girmiş bir konuşmanız Genel Merkezde bomba etkisi yarattığı konuşulurken; TARIH SAAT 10.02.2011 12:39 tape kayıtlarında olan bir soruyu da sormak istiyorum, elbet yargıyı etkilememek için üstü kapalı soracağım, Gürsel Erol, Alaattin Yüksel, Aziz Kocaoğlu arasında geçen konuşma nedir diye sorsam cevap alır mıyım?

İzmir sizden siyaset beklemiyor,
Hatay esnafı sizden metroyu bitirmenizi istiyor,
İzmirli hemşerileriniz, teleferiğini geri istiyor,
İzmirli hemşerileriniz yeni vapurlarını bekliyor,
İzmirli meclis kararlarıyla onanan planlara neden soruşturma izni verildiğini soruyor,
Kamulaştırma yapılan alanların neden satıldığını soruyor,
Daha o kadar çok sorulacak soru var ki yerim dar ne yazık ki!
En altta Gürsel Erol’la ilgili “İhaleye fesat karıştırma” belgesini sizlerle paylaşıyorum.



Gelecek yazım elbet Karşıyaka Stadı olacak.