6 Mart 2013 Çarşamba

ÇOK ÜZGÜNÜM



Çok Üzgünüm
Karabağlar ilçesinde asılan bayraklara baktım, içim acıdı. Gözlerim CHP Bayraklarını aradı, o kadar azdı ki, hatta yoktu, her yer Kılıçdaroğlu’nun resimleri olan bayraklarla doluydu.
Eskiden öylemi idi, her yer CHP bayraklarıyla donatılır, aralarda liderin resimleri olurdu.
Sn Kılıçdaroğlu, bu manzara karşısında mutlumu oldunuz, yoksa mutsuz mu?
Eğer mutlu olduysanız, siz partinin üzerinde değilsiniz, siz CHP Örgütünün liderisiniz,
Sadece emanetçisiniz, dolayısıyla emanetinize sahip çıkın.
Eğer mutlu olmadıysanız, uyarılarınızı yaptınız mı?
Sizin 1 Mart tezkeresi ile ilgili TV de konuşmanızı soluksuz izledim. Çok üzüldüm, dediniz ki,
“1 Mart Tezkeresinin TBMM’de reddedilmesinin üzerinden 10 yıl geçti”
1 Mart Tezkeresi CHP’nin etkin çalışmaları karşısında ret edildi, özellikle CHP 10 yıllık parlamento sürecinde, 1 Mart Tezkeresine karşı gösterdiği direnç, Kurtuluş Savaşından sonra, ABD Emperyalizmine karşı en büyük gücüdür.
Bu yüzden, CHP’nin büyük başarısı sayesinde, demenizi beklerdim, ne yazık ki olmadı.
İzmir’deki internet siteleri için, enteresan görüşler ifade etmişsiniz, çok üzüldüm, 

Güzelbahçe İlçe Başkanı Ednan Aslan’ın “Parti aleyhine yayın yapan internet siteleri var. Bunların kontrolü zor” demesinin üzerine,

“O zaman oralara bakmayın, yazılanları okumayın. Yazılanları sizden başka okuyan yoktur. Vatandaşın bu dedikodularla alakası olmaz. Onlar bu konuların ne olduğuna bile bakmaz. Rahatsız oluyorsanız bakmayacaksınız. Bazı yerlerde belediye başkanları aleyhine yayın yapan bazı internet yayınları yine partililer tarafından destekleniyor. Buna da dikkat edilecek. Bu konuda da önleminizi almanız gerekiyor”

Pardon Sn Kılıçdaroğlu, siz meydanlarda yandaş medya demiyor musunuz? Niye medyaya sansür uygulamaya kalkıyorsunuz?

Bu sözü söyleyeceğinize basına malzeme olmayın, doğru düzgün çalışın niye diyemediniz?

Geçmişte basın özgürlüğü için demeçler veren, Kılıçdaroğlu size kendi sözlerinizi hatırlatmakta fayda görmekteyim.

“Basın hürdür, sansür edilemez”

“Eğer bir ülkede özgürlük yoksa medyanın özgürce eleştirme hakkı yoksa o ülkede demokrasiden söz edemeyiz, birbirimizi kandırmayalım''

Peki, neden belediyeler eleştirildiğinde,

“DEDİKODULARA KULAK ASMAYIN” diyebiliyorsunuz, hani basın hürdü?

Biz gelelim, açılışlarda belediye başkanlarına yönelik methiyelerinize,

“Her yerde yeşillikler, parklar olsun diye bizim belediye başkanlarımız onu yapıyor. Biz yeşile önem veririz AKP’li belediye başkanları yeşile düşman. Onlar nerede park görse bina dikmek ister.

Sayın Genel Başkanım, İzmir’de Tansaşlar kamu malı üzerinde, bilmem farkında mısınız?

Narlıdere’de kamunun parkları, yolları özel konut sitelerine dâhil ediliyor, halkın girmesi engelleniyor, girmeye kalkanlarda tartaklanıyor. Bunun için soruşturmalar açıldı bilmem farkında mısınız?

“Bir belediye başkanı nasıl olur diye sorarsanız örneği burada duruyor. Örneği Sıtkı Başkan” dediniz de inanarak mı dediniz, yoksa içiniz kan ağlayarak mı?

Bir belediye başkanının evine yapı tatil zaptı tutulmuş mudur? Soruşturma açılan bir belediye başkanını nasıl örnek gösterebiliyorsunuz, halkın gözünün içine, baka, baka.

“Belediyeciliğin CHP’nin işi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, “Çünkü biz halk için çalışırız. Yoksulluk, işsizlikle mücadele ederiz. CHP sosyal ve insan odaklı belediyecilik yapar”
Kürüm’ü İzmir’e değil, ülkeye örnek gösterdiniz de,

Sayın Genel Başkanım, övdüğünüz başkan, 44 milyon TL ye hemşerisinin mülkünü aldı, hem de yapı tatil zaptı tutulmuş binayı, bu alım, sosyal insan odaklı mı yoksa hemşeri ilişkilimi? Yakında soruşturma gelecek o zaman ne diyeceksiniz?

İzmir Büyükşehir Belediyesinde 20 bin çalışan var, diğer belediyeleri saymıyorum çünkü sayıları bilmiyorum, sadece İBB çalışanlarının çeyreği, CHP Genel Başkanının açılışlarına gelseydi, 2500 kişi yapardı, birde CHP’li vatandaşlar gelseydi bu sayı 10 binleri aşardı, oysa en fazla 1500 kişi vardı.

Bu sayıda size bir mesaj vermiyor mu, İzmir CHP’nin kalesi neden kimse yok?  

Demek oluyor ki sizin itibar etmediğiniz internet basını gerçekleri yansıtıyor ve sadece partili değil, halkta okuyor!

Sevgili Yusuf İnan, bugünkü köşe yazısında,Celal Kılıçdaroğlu İzmir'i dolaşırken otobüse de binmiştir, metroyada. İzmirlilerin çaresizliğini edilen küfürleri sansürsüz duymuştur. Ağabey Kılıçdaroğlu'na da anlatacaktır.” Diye yazmış, ilahi Yusuf İnan, sen ben biniyoruz otobüse,  

Bekçi Celal İzmir’i çok sevdi, bekçi olarak geldiği şehirde, şimdi İBB ye Volvo marka arabayla geliyor, halk tepki veriyor dikkat edin. Sn Genel Başkan, söylemlerinizle örtüşmüyor.

Sahi, Bekçi Celal’in ne işi var belediyelerde?

Sn Genel Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli İl Teşkilatı’nda 11 yöneticinin istifa etmesinin ardından il yönetimi düşmüş, neden acaba biliyor musunuz?

Ben geçmişte hiç bu kadar peşi sıra, ilçe başkanlıklarının, il başkanlıklarının düştüğünü görmemiştim. Bilmem farkında mısınız?   

Siz önce CHP’nin Ulusalcı kimliğini değiştirmeye kalktınız, oysaki CHP hem Ulusalcı hem de, Yenilikçidir. Hiç kimsenin haddi değildir, partinin genleriyle oynamak. Gelinen durum ortada.

Her şey değişebilir, ancak Atatürk’ün kurduğu, CHP değişmemeli,

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok ihtiyacı var.
Gelelim Dere Prefabrik avukatının 1. İdare Mahkemesine yolladığı savunmaya,

Benim gazeteci olmadığımı, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, tarafıma dava açtığını, davayı açmakla şahsi menfaatimin olmadığı, Karşıyaka’da oturan bir vatandaş olarak bu davayı açamayacağım söylenmiş.

Gazete Cemiyet Başkan’ını bizzat cep telefonundan aradım, kendileri tarafından açılan bir davanın olmadığını söylediler. Atilla Bey herhalde ismini kullanan bu şahıslar hakkında dava açacaklardır diye ümit etmekteyim.

Dere Gurup, madem davalarında haklılar ve benim gazeteci olduğuma inanmıyorlar da, neden üst üste izlenen Haber’e kadar gelip randevu almak için beklediler.
İlk geldiklerinde ben gazetede değildim, ikinci geldiklerinde ise bir görüşmem olduğundan dolayı, neden bir buçuk saat benim görüşmemim bitmesini, beklediler?

Dere Gurubun ortağı olan iki şahıs ellerinde bir takım dokümanları bana anlatmaya kalktılar.
Ortaklardan biri, İstihdam yaratıyoruz 400 kişi çalıştırıyoruz, ekmeğimize mani olan her kim olursa diye, aba altından sopa göstermedi. Diğer ortak sakin, sakin konuyu anlatmaya çalıştı, hatta yerinde bana göstermek istemediler mi?

Madem dava ehliyetimim olmadığı söylenmekte, Sevgili Sedat Cuhadar ile Yerel Yönetimlerde Yolsuzluk adlı bir dernek kuruyoruz. Bu hafta içerisinde tüm işlemler bitecek. O zaman bizlere katılacak sağduyulu birçok dernek üyemiz ile birlikte daha çok YANLIŞA DUR DİYEBİLİRİZ.

Bana gelen iddiaya göre, Bilgin Erünal, Sıtkı Kürüm, Abdül Batur, Yukarı köy’de geçtiğimiz Salı yemekte ne görüşüyorlardı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder