Çok Üzgünüm
Karabağlar ilçesinde asılan bayraklara baktım, içim acıdı. Gözlerim
CHP Bayraklarını aradı, o kadar azdı ki, hatta yoktu, her yer Kılıçdaroğlu’nun
resimleri olan bayraklarla doluydu.
Eskiden öylemi idi, her yer CHP bayraklarıyla donatılır, aralarda
liderin resimleri olurdu.
Sn Kılıçdaroğlu, bu manzara karşısında mutlumu oldunuz, yoksa mutsuz
mu?
Eğer mutlu olduysanız, siz partinin üzerinde değilsiniz, siz
CHP Örgütünün liderisiniz,
Sadece emanetçisiniz, dolayısıyla emanetinize sahip çıkın.
Eğer mutlu olmadıysanız, uyarılarınızı yaptınız mı?
Sizin 1 Mart tezkeresi ile ilgili TV de konuşmanızı soluksuz
izledim. Çok üzüldüm, dediniz ki,
“1 Mart Tezkeresinin
TBMM’de reddedilmesinin üzerinden 10 yıl geçti”
1 Mart Tezkeresi CHP’nin etkin çalışmaları karşısında ret
edildi, özellikle CHP 10 yıllık parlamento sürecinde, 1 Mart Tezkeresine karşı
gösterdiği direnç, Kurtuluş Savaşından sonra, ABD Emperyalizmine karşı en büyük
gücüdür.
Bu yüzden, CHP’nin büyük başarısı sayesinde, demenizi
beklerdim, ne yazık ki olmadı.
İzmir’deki internet
siteleri için, enteresan görüşler ifade etmişsiniz, çok üzüldüm,
Güzelbahçe İlçe Başkanı Ednan Aslan’ın “Parti
aleyhine yayın yapan internet siteleri var. Bunların kontrolü zor”
demesinin üzerine,
“O zaman oralara bakmayın,
yazılanları okumayın. Yazılanları sizden başka okuyan yoktur. Vatandaşın bu
dedikodularla alakası olmaz. Onlar bu konuların ne olduğuna bile bakmaz.
Rahatsız oluyorsanız bakmayacaksınız. Bazı yerlerde belediye başkanları
aleyhine yayın yapan bazı internet yayınları yine partililer tarafından
destekleniyor. Buna da dikkat edilecek. Bu konuda da önleminizi almanız
gerekiyor”
Pardon Sn Kılıçdaroğlu, siz meydanlarda yandaş medya demiyor musunuz? Niye medyaya sansür uygulamaya
kalkıyorsunuz?
Bu sözü söyleyeceğinize basına malzeme olmayın, doğru düzgün çalışın niye
diyemediniz?
Geçmişte basın özgürlüğü için demeçler veren, Kılıçdaroğlu size kendi
sözlerinizi hatırlatmakta fayda görmekteyim.
“Basın hürdür, sansür edilemez”
“Eğer
bir ülkede özgürlük yoksa medyanın özgürce eleştirme hakkı yoksa o ülkede
demokrasiden söz edemeyiz, birbirimizi kandırmayalım''
Peki,
neden belediyeler eleştirildiğinde,
“DEDİKODULARA
KULAK ASMAYIN” diyebiliyorsunuz, hani basın hürdü?
Biz gelelim, açılışlarda belediye başkanlarına yönelik
methiyelerinize,
“Her yerde
yeşillikler, parklar olsun diye bizim belediye başkanlarımız onu yapıyor. Biz
yeşile önem veririz AKP’li belediye başkanları yeşile düşman. Onlar nerede park
görse bina dikmek ister.
Sayın Genel Başkanım, İzmir’de Tansaşlar kamu malı üzerinde, bilmem farkında mısınız?
Narlıdere’de kamunun parkları, yolları özel konut sitelerine
dâhil ediliyor, halkın girmesi engelleniyor, girmeye kalkanlarda tartaklanıyor.
Bunun için soruşturmalar açıldı bilmem farkında mısınız?
“Bir belediye başkanı
nasıl olur diye sorarsanız örneği burada duruyor. Örneği Sıtkı Başkan” dediniz de inanarak mı dediniz, yoksa içiniz kan ağlayarak
mı?
Bir belediye başkanının evine yapı tatil zaptı tutulmuş
mudur? Soruşturma açılan bir belediye başkanını nasıl örnek
gösterebiliyorsunuz, halkın gözünün içine, baka, baka.
“Belediyeciliğin CHP’nin işi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, “Çünkü biz halk için çalışırız. Yoksulluk,
işsizlikle mücadele ederiz. CHP sosyal ve insan odaklı belediyecilik yapar”
Kürüm’ü İzmir’e değil, ülkeye örnek gösterdiniz de,
Sayın Genel Başkanım, övdüğünüz başkan, 44 milyon TL ye
hemşerisinin mülkünü aldı, hem de yapı tatil zaptı tutulmuş binayı, bu alım,
sosyal insan odaklı mı yoksa hemşeri ilişkilimi? Yakında soruşturma gelecek o zaman
ne diyeceksiniz?
İzmir Büyükşehir Belediyesinde 20 bin çalışan var, diğer
belediyeleri saymıyorum çünkü sayıları bilmiyorum, sadece İBB çalışanlarının
çeyreği, CHP Genel Başkanının açılışlarına gelseydi, 2500 kişi yapardı, birde
CHP’li vatandaşlar gelseydi bu sayı 10 binleri aşardı, oysa en fazla 1500 kişi
vardı.
Bu sayıda size bir
mesaj vermiyor mu, İzmir CHP’nin kalesi neden kimse yok?
Demek oluyor ki sizin itibar etmediğiniz internet basını
gerçekleri yansıtıyor ve sadece partili değil, halkta okuyor!
Sevgili Yusuf İnan, bugünkü köşe yazısında,”Celal Kılıçdaroğlu
İzmir'i dolaşırken otobüse de binmiştir, metroyada. İzmirlilerin çaresizliğini edilen küfürleri sansürsüz duymuştur.
Ağabey Kılıçdaroğlu'na da anlatacaktır.” Diye yazmış, ilahi Yusuf İnan, sen ben biniyoruz
otobüse,
Bekçi Celal İzmir’i çok sevdi, bekçi olarak geldiği şehirde,
şimdi İBB ye Volvo marka arabayla geliyor, halk tepki veriyor dikkat edin. Sn
Genel Başkan, söylemlerinizle örtüşmüyor.
Sahi, Bekçi Celal’in
ne işi var belediyelerde?
Sn Genel Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli İl Teşkilatı’nda 11
yöneticinin istifa etmesinin ardından il yönetimi düşmüş, neden acaba biliyor
musunuz?
Ben geçmişte hiç bu kadar peşi sıra, ilçe başkanlıklarının,
il başkanlıklarının düştüğünü görmemiştim. Bilmem farkında mısınız?
Siz önce CHP’nin Ulusalcı kimliğini değiştirmeye kalktınız,
oysaki CHP hem Ulusalcı hem de, Yenilikçidir. Hiç kimsenin haddi
değildir, partinin genleriyle oynamak. Gelinen durum ortada.
Her şey değişebilir, ancak Atatürk’ün kurduğu, CHP
değişmemeli,
Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin, Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok ihtiyacı var.
Gelelim Dere Prefabrik avukatının 1. İdare Mahkemesine
yolladığı savunmaya,
Benim gazeteci olmadığımı, İzmir Gazeteciler Cemiyeti,
tarafıma dava açtığını, davayı açmakla şahsi menfaatimin olmadığı, Karşıyaka’da
oturan bir vatandaş olarak bu davayı açamayacağım söylenmiş.
Gazete Cemiyet Başkan’ını bizzat cep telefonundan aradım,
kendileri tarafından açılan bir davanın olmadığını söylediler. Atilla Bey
herhalde ismini kullanan bu şahıslar hakkında dava açacaklardır diye ümit
etmekteyim.
Dere Gurup, madem davalarında haklılar ve benim gazeteci
olduğuma inanmıyorlar da, neden üst üste izlenen Haber’e kadar gelip randevu
almak için beklediler.
İlk geldiklerinde ben gazetede değildim, ikinci geldiklerinde
ise bir görüşmem olduğundan dolayı, neden bir buçuk saat benim görüşmemim
bitmesini, beklediler?
Dere Gurubun ortağı olan iki şahıs ellerinde bir takım
dokümanları bana anlatmaya kalktılar.
Ortaklardan biri, İstihdam yaratıyoruz 400 kişi
çalıştırıyoruz, ekmeğimize mani olan her kim olursa diye, aba altından sopa
göstermedi. Diğer ortak sakin, sakin konuyu anlatmaya çalıştı, hatta yerinde
bana göstermek istemediler mi?
Madem dava ehliyetimim olmadığı söylenmekte, Sevgili Sedat Cuhadar ile Yerel Yönetimlerde Yolsuzluk adlı bir dernek kuruyoruz. Bu hafta
içerisinde tüm işlemler bitecek. O zaman bizlere katılacak sağduyulu birçok
dernek üyemiz ile birlikte daha çok YANLIŞA
DUR DİYEBİLİRİZ.
Bana gelen iddiaya göre, Bilgin Erünal, Sıtkı Kürüm, Abdül
Batur, Yukarı köy’de geçtiğimiz Salı yemekte ne görüşüyorlardı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder