31 Mart 2012 Cumartesi

CHP İzmir Milletvekilleri'nin İBB'de 3 Nisan Provası

CHP İzmir Milletvekilleri'nin İBB'de 3 Nisan Provası
Bir yandan Aziz Kocaoğlu meydanlarda adalet ararken (!) diğer yandan gündem başka boyutlara çekilmeye, YEMEK YENDİ YENMEDİ kavgasıyla gündem değiştirilmeye çalışılıyor...

Mahkemeye sayılı günler kala, İzmirli yemek yendi mi, yenmedi mi ile hiç ilgilenmiyor...

Bilindiği gibi, Aziz Kocaoğlu ve Ersu Hızır ile ilgili bana gelen birçok iddiayı kaleme almıştım.
Bu yazılar sonucunda, Devletin Müfettişleri, Denetmenleri ve Özel Yetkili Savcıları tarafından yapılan incelemeler sonucu konu 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne intikal ettirildi.

3 Nisan 2012'de ilk duruşma yapılacak...

Yargılama sonucunda kimileri aklanacak, kimileri mahkûm olacak, yargı sürecine girildiği için mahkemeye yönelik yazı yazmıyorum. Çünkü bundan sonrası bağımsız yargının işi.

Şimdi konu ( Yemek Olayına getirilerek) magazinleştirilerek, Büyükşehir Belediyesi'ndeki olayları unutturma çabası inandırıcı değil. Çok sırıtıyor...

Yemek konusunda savcılığın araştırılması için konuyu mahkemeye sevki, sanki kesin mahkeme sonucuymuş gibi yerel basında yer aldı. Bu doğru değil.

Aziz Kocaoğlu kendisi için örgüt ve usulsüzlük konularından açılan davayı kesin sonuç gibi mi görmektedir?

Bütün bunlar ne kadar ilginç değil mi? Benim için önemli, olan yemek yenmiş yenmemiş, yâ da kimler yemiş konusu değil. Yemek yazısıyla başlayan süreç ile, bugün gelinen noktada açılan dava ve dava sonucunun ne olacağıdır.

İzmirlileri sokağa dökemediği için zor günler yaşayan Aziz Kocaoğlu, acaba yeni bir senaryo içinde mi bulunmaktadır? Yâ da yakın çevresi bilgisi dışında işler mi yapmaktadır? Bakalım zaman neler gösterecek, çok da merak etmekteyim.

Aziz Kocaoğlu savcılıkta verdiği ifadelerde BİLMİYORUM demekle yol arkadaşlarını zora sokmamış mıdır?
Bu sefer de yol arkadaşları BİLMİYORUM derse ne olur?


Bütün bu gündem değiştirmenin amacı, Ersu Hızır’ın mahkemede vereceği ifadenin yönünü değiştirmek yâ da zayıflatmak mı, acaba?


Biliyorsunuz ki iddianame açıklanınca herkes gördü ki olayın örgüte girişi 2010 Kasım ile 2011 Mart ayı arasında yapılan faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Çünkü usulsüzlüğe göz yummayan, benim gözümde kahraman olan gencimizin Özel Yetkili Savcı'ya ne zaman gittiğini biliyorum.

Aziz Kocaoğlu hafta sonu meydanlarda attığı nutuklarda:

“ Bu bir karalama politikasıdır. Ben bu politikaya alet olanları en büyüğünden en küçüğüne kadar kimse neyse şiddetle lanetliyorum."

Şimdi nasıl olur da yapılan operasyonun, karalama politikasından başka bir şey olmadığını, herkesin bilmesi gerektiğini söylersiniz, bu operasyonun karalama politikası olup olmadığını mahkeme sonucu gösterecek. Tutanaklara geçen bilirkişi raporlarını ve müfettiş soruşturmalarını tekrar tekrar okudum, dinlemeler, raporlar sizi doğrulamıyor ne yazık ki.

“ALET OLANLARI LANETLİYORUM “ diyorsunuz da kim alet oluyor YARGI MI?

“Ezber bozduk, böyle oldu” diyorsunuz...

Hangi Ezberleri bozdunuz? Merak içerisindeyim, mafyaya ihale vermemekle mi ezber bozdunuz? Peki, mafya dediğiniz kişilere belediyenin mülklerini nasıl kiraladınız diye sormazlar mı?

Adalet bu kadar yanlı olabilir mi? Sizler meydanlarda ADALET İSTEDİKÇE benim adalete olan güvencimi nasıl sarsabilirsiniz? Bunun cevabını istiyorum.

“Bizim bir tek gücümüz var. O da İzmirli hemşerilerimizin desteğidir. Bize inanan İzmirlilerin desteği sürdükçe İzmir ilerleyecektir. İzmir’de kılımıza dokunulmayacaktır”.

Adaletin önünde herkes eşittir, yargılanırsınız aklanırsınız kimse zaten sizin kılınıza dokunmaz bu nasıl bir çağrıdır? Aklanamazsanız, adliyeye mi yürüyeceğiz bu ne çağrısıdır?

Hata yapıyorsunuz, halkı infiale çağırmak suçtur, bunu avukatlarınız size söylemiyor mu?


“Siz Büyükşehir Belediyesi’ni, belediye başkanını yok saymak için belirli yol ve yöntemlere tevessül edebilirsiniz ama asla ve asla 4 milyon İzmirliye hiçbir şey yapamazsınız. Böyle bir güç dünyada kimsede yoktur.”

Kimse sizi yok saymıyor başkanım! Kimse de İzmirliye bir şey yapmak için ADALETİ birşeylere alet etmiyor!

Başkan Kocaoğlu, “8 yıldır yaptıkları işlerin İzmir’in son 40 yılına bedel olduğunu” söylediniz de ben kendi adıma yapılan pek bir şey göremiyorum.

TÜM BEL- SEN Büyükşehir Belediyesinde el ilanı ile Memur Kartları'nı görüşmek üzere, belediyenin 7. katında 26.03.2012 saat 14.00 de toplantıya davet etmiş.


Bu çağrıya icabet eden belediye çalışanları, kart haklarını alabilmek için tam kadro toplantıya iştirak etmişler. Karşılarında CHP İzmir Milletvekilleri'ni görmüşler...

Vekilimiz Alaattin Yüksel 3 Nisan günü mahkemede, destek istediklerini anlatırken, bir memur kardeşimiz, iptal edilen kart haklarını sormuş. Sayın Yüksel “ Şimdi sırası mı kartların biz buraya kart hakları için gelmedik” diyerek memur kardeşimizin sözünü kesmiş.

TÜM BEL-SEN keşke memur arkadaşlarımızı, “Memur Kartları” toplantısı diye çağırmasaydı da CHP İzmir Milletvekilleri'ni zan altında bırakmasaydı...

Şimdi Sayın Yüksel'in morali bozulacak ama bana gelen iddialar böyle... Farklı bir toplantı ise böyle bir toplantı olmadı derler, bende seve seve buradan yayınlarım.

Şimdi sormak lazım sayın vekillerimize belediye memurları iş günü, iş zamanı nasıl adliye önüne gelecekler, bu iş bırakma eylemi değil midir?

Memurları çağırarak disiplin suçu işlemelerine ön ayak nasıl olursunuz? Benden söylemesi tekrar bu konuda İBB ye müfettiş gelmesin sakın.

Şimdi hatırlatmakta fayda görüyorum sayın vekilimiz dikkate almamış olabilir, lakin adliye önüne gelen belediye çalışanları disiplin suçu işlemiş olacaklar.

Devlet Memuru'na Yasak olan Fiili Hareketler Genelgesinde;
Toplu Eylem ve hareketlerde bulunma yasağı; Devlet memurlarının Kamu Hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelip devlet hizmetlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları YASAKTIR. (DMK 26)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder