Çürük Elmacı / Nivent Kurtuluş
Biz Reklam Yaparız Ama İcraata Gelince...
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü’nden 4982 Yasa kapsamında bilgi edinmek için, 11.05.2011 tarihinde sorduğum sorulara, 20.05.2011 tarihinde cevap verilmiştir. Öncelikle sorularıma kısa bir süre içerisinde cevap verildiği için teşekkür ederim.
Ancak verilen cevapların, sorduğum soruların cevapları olmadığını da üzülerek belirtmek zorundayım. Şimdi bu köşeden tekrar ve açık bir biçimde sorularımı yinelemek istiyorum.İZSU Yetkililerinin aynı hassasiyetle bu sorularımı cevaplayacaklarını umuyorum, ummak istiyorum.Öncelikle Gördes Barajından alınacak olan ham suyu arıtacak tesisin yapılacağı alanda tarihi mağaraların olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu durumda sit alanı olduğu söylenen bu bölgede arıtma tesisi inşaatı yapılması doğrumudur? Her fırsatta çevre ve tarihe duyarlı olduğunuzu ifade ettiğinize göre Sit alanında arıtma tesisi inşaatı yapmanızı nasıl izah edeceksiniz? Size bölgenin DSİ tarafından tahsis edilmiş olması, çevreye ve tarihe saygısızlık yapmak kanunları dikkate almamak gibi bir hakkı vermekte midir? Bu durum sizi hukuken aklasa bile kendi vicdanlarınızda aklanabileceğinize inanıyor musunuz?Nuriye Beldesi ve Lütfüye Köyü civarında açılan 27 adet derin kuyudan yıllarca su çekmektesiniz, bölge halkı geçmişte hiç sulama ihtiyacı duymadan pamuk ekebilmekteydi. Yani çok sulak ve verimli bir araziye sahipti. Beş on metre derinlikten su ihtiyacını karşılayan köylü yılda birkaç çeşit ürünü minimum elektrik ve sulama maliyetinde ve daha az emekle elde edebiliyordu. 1990 yılından beri bölgeden 40-50 milyon metreküp su çekmeniz sonucu, yer altı su seviyesi iyice düştü, şimdi köylü beş on metreden değil, 200-250 metre derinlikten su çekiyor, tarla sulamaya çalışıyor. Bunun ne demek olduğunu bildiğinizden, adım gibi eminim ama yinede ben size anlatayım. Artık köylü kardeşim 10 metre yerine 200-250 metrelik derin su kuyuları açmak, sondajlar yaptırmak zorunda, çok daha güçlü motorlar almak zorunda. Çok daha güçlü bu motorları çalıştırmak içinde daha çok elektrik kullanmak zorunda. Bu elektriği bölgeye getiren hat ve tesislere daha çok para harcamak zorunda. Tamir ve bakım maliyetlerindeki artışsa cabası. Bütün bunların sonucunda köylünün elde ettiği ürünün maliyetini kaç kat arttığının, hesabını artık rahatlıkla yapabilirsiniz sanırım.Peki, bölgenin suyunu sömürerek bu sonuçlara sebep olan İZSU ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin yetkililerinin Hiç vicdanı sızlamıyor mu? Hiç sorumluluk hissetmiyor mu? Sadece, köylünün evinde kullandığı suyu biz veriyoruz diyerek vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz? Bölgede köylünün derdine derman olmayı düşünüyor musunuz? Sayenizde artan ürün maliyetlerine destek verecek misiniz? Bir taraftan tarıma destek, tarıma can suyu diye reklâm ve propaganda yaparken, diğer taraftan köylüyü bu duruma mahkûm etme çelişkiniz devam mı edecek? Biz reklam yaparız ama icraata gelince bizden bir şey beklemeyin mi diyorsunuz?Saygıdeğer yetkililer bu şekilde üzerinize gelme sebebim sizi birazcık olsun rahatsız edip dikkatinizi ve ilginizi konuya çekmek istememdir. Umarım başarırım!Tabi ki su seviyesi düştükçe kuyular derinleştikçe su miktarı azalıyor su içindeki arsenik oranı artıyor. Köylü bu kuyulardan arsenikli suyu çekiyor, tabi ki arıtamadan suyu tarlaya veriyor. Sonra ne oluyor derseniz? Yoğun arsenikli suyla, sulanan tarladaki ürün evimize soframıza geliyor. Sevgili yetkililer! Siz hala gönül rahatlığı içinde misiniz? Bu durumdan dolayı sorumluluk hissetmiyor musunuz? Ama eminim ki burada başka kurumları suçlayarak kendinizi temize çıkaracaksınız. Ve son olarak sormak istediğim, bölgedeki derin su kuyularından elde edilip, İzmirliye sağladığınız içme suyunun ARSENİK ARITMA TESİSİNDEN geçtiğini hepimiz bilmekteyiz. Bilmediğimiz ve merak ettiğimiz husus şu; Arsenik Arıtmadan çıkan yoğun arsenik içeren çamur bölgede mi depolanıyor? Sızıntıları bölgeyi mi kirletiyor? Yoksa başka bir yere mi naklediliyor? Arsenikli çamur nasıl taşınıyor? Ve nerede depolanıyor? Nasıl bertaraf ediliyor? İnanın ben gibi pek çok insan merak ediyor. Bu çamurlar yoksa Harmandalı çöp alanına mı getiriliyor? Yoksa Çiğli Arıtma Bölgesine mi getiriliyor? Buralarda çevreye zararları önleniyor mu? Yoksa aman canımmm ne olacak diyerek mışıl, mışıl uyuyor musunuz? Hem Nuriye Lütfüye, Köylüsünün hem de İzmirliyi rahat, rahat uyutacak cevaplarınız vardır eminim. Herkesin rahat bir nefes alması için cevaplarınızı bekliyorum.Bu yazımın altına hiçbir not koymuyorum. Bu konu, gerçekten tüm İzmirlileri yakinen ilgilendirmesi gerekir. Eğer bu sorduklarımın yeterli bir açıklaması yoksa yarınlarımız, geleceğimiz gerçekten tehdit altında demektir. Bu konu daha önce yazdığım İZSU GATE yazılarında yer alan konulardan çok daha önemli bir konu olan SAĞLIKTIR. Bu konuya tüm İzmirlilerin sahip çıkması lazım. SAĞLIĞIN PARTİSİ OLMAZ!Manisa ve İzmir Valiliğini göreve davet ediyorum, bu konuya duyarsız kalmayacağınız inancındayım. Bu konuya ilişkin dosyaları duyarlı bir vatandaş gerekli yerlere ulaştırmış.Sağlıkla KalınÇürük Elmacı Nivent Kurtuluş
Ancak verilen cevapların, sorduğum soruların cevapları olmadığını da üzülerek belirtmek zorundayım. Şimdi bu köşeden tekrar ve açık bir biçimde sorularımı yinelemek istiyorum.İZSU Yetkililerinin aynı hassasiyetle bu sorularımı cevaplayacaklarını umuyorum, ummak istiyorum.Öncelikle Gördes Barajından alınacak olan ham suyu arıtacak tesisin yapılacağı alanda tarihi mağaraların olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu durumda sit alanı olduğu söylenen bu bölgede arıtma tesisi inşaatı yapılması doğrumudur? Her fırsatta çevre ve tarihe duyarlı olduğunuzu ifade ettiğinize göre Sit alanında arıtma tesisi inşaatı yapmanızı nasıl izah edeceksiniz? Size bölgenin DSİ tarafından tahsis edilmiş olması, çevreye ve tarihe saygısızlık yapmak kanunları dikkate almamak gibi bir hakkı vermekte midir? Bu durum sizi hukuken aklasa bile kendi vicdanlarınızda aklanabileceğinize inanıyor musunuz?Nuriye Beldesi ve Lütfüye Köyü civarında açılan 27 adet derin kuyudan yıllarca su çekmektesiniz, bölge halkı geçmişte hiç sulama ihtiyacı duymadan pamuk ekebilmekteydi. Yani çok sulak ve verimli bir araziye sahipti. Beş on metre derinlikten su ihtiyacını karşılayan köylü yılda birkaç çeşit ürünü minimum elektrik ve sulama maliyetinde ve daha az emekle elde edebiliyordu. 1990 yılından beri bölgeden 40-50 milyon metreküp su çekmeniz sonucu, yer altı su seviyesi iyice düştü, şimdi köylü beş on metreden değil, 200-250 metre derinlikten su çekiyor, tarla sulamaya çalışıyor. Bunun ne demek olduğunu bildiğinizden, adım gibi eminim ama yinede ben size anlatayım. Artık köylü kardeşim 10 metre yerine 200-250 metrelik derin su kuyuları açmak, sondajlar yaptırmak zorunda, çok daha güçlü motorlar almak zorunda. Çok daha güçlü bu motorları çalıştırmak içinde daha çok elektrik kullanmak zorunda. Bu elektriği bölgeye getiren hat ve tesislere daha çok para harcamak zorunda. Tamir ve bakım maliyetlerindeki artışsa cabası. Bütün bunların sonucunda köylünün elde ettiği ürünün maliyetini kaç kat arttığının, hesabını artık rahatlıkla yapabilirsiniz sanırım.Peki, bölgenin suyunu sömürerek bu sonuçlara sebep olan İZSU ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin yetkililerinin Hiç vicdanı sızlamıyor mu? Hiç sorumluluk hissetmiyor mu? Sadece, köylünün evinde kullandığı suyu biz veriyoruz diyerek vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz? Bölgede köylünün derdine derman olmayı düşünüyor musunuz? Sayenizde artan ürün maliyetlerine destek verecek misiniz? Bir taraftan tarıma destek, tarıma can suyu diye reklâm ve propaganda yaparken, diğer taraftan köylüyü bu duruma mahkûm etme çelişkiniz devam mı edecek? Biz reklam yaparız ama icraata gelince bizden bir şey beklemeyin mi diyorsunuz?Saygıdeğer yetkililer bu şekilde üzerinize gelme sebebim sizi birazcık olsun rahatsız edip dikkatinizi ve ilginizi konuya çekmek istememdir. Umarım başarırım!Tabi ki su seviyesi düştükçe kuyular derinleştikçe su miktarı azalıyor su içindeki arsenik oranı artıyor. Köylü bu kuyulardan arsenikli suyu çekiyor, tabi ki arıtamadan suyu tarlaya veriyor. Sonra ne oluyor derseniz? Yoğun arsenikli suyla, sulanan tarladaki ürün evimize soframıza geliyor. Sevgili yetkililer! Siz hala gönül rahatlığı içinde misiniz? Bu durumdan dolayı sorumluluk hissetmiyor musunuz? Ama eminim ki burada başka kurumları suçlayarak kendinizi temize çıkaracaksınız. Ve son olarak sormak istediğim, bölgedeki derin su kuyularından elde edilip, İzmirliye sağladığınız içme suyunun ARSENİK ARITMA TESİSİNDEN geçtiğini hepimiz bilmekteyiz. Bilmediğimiz ve merak ettiğimiz husus şu; Arsenik Arıtmadan çıkan yoğun arsenik içeren çamur bölgede mi depolanıyor? Sızıntıları bölgeyi mi kirletiyor? Yoksa başka bir yere mi naklediliyor? Arsenikli çamur nasıl taşınıyor? Ve nerede depolanıyor? Nasıl bertaraf ediliyor? İnanın ben gibi pek çok insan merak ediyor. Bu çamurlar yoksa Harmandalı çöp alanına mı getiriliyor? Yoksa Çiğli Arıtma Bölgesine mi getiriliyor? Buralarda çevreye zararları önleniyor mu? Yoksa aman canımmm ne olacak diyerek mışıl, mışıl uyuyor musunuz? Hem Nuriye Lütfüye, Köylüsünün hem de İzmirliyi rahat, rahat uyutacak cevaplarınız vardır eminim. Herkesin rahat bir nefes alması için cevaplarınızı bekliyorum.Bu yazımın altına hiçbir not koymuyorum. Bu konu, gerçekten tüm İzmirlileri yakinen ilgilendirmesi gerekir. Eğer bu sorduklarımın yeterli bir açıklaması yoksa yarınlarımız, geleceğimiz gerçekten tehdit altında demektir. Bu konu daha önce yazdığım İZSU GATE yazılarında yer alan konulardan çok daha önemli bir konu olan SAĞLIKTIR. Bu konuya tüm İzmirlilerin sahip çıkması lazım. SAĞLIĞIN PARTİSİ OLMAZ!Manisa ve İzmir Valiliğini göreve davet ediyorum, bu konuya duyarsız kalmayacağınız inancındayım. Bu konuya ilişkin dosyaları duyarlı bir vatandaş gerekli yerlere ulaştırmış.Sağlıkla KalınÇürük Elmacı Nivent Kurtuluş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder