Çürük Elmacı / Nivent Kurtuluş
Deprem!
Narlıdere yazımda yer verdiğim suç duyurusu artçıydı, Önümüzdeki günlerde belgeleriyle Deprem yaşanacak boyutta. Ben gözümü, kulağımı Büyükşehir Belediyesine çevirmiş ilçe belediyelerini es geçmişim. Meğer bizlerin bilmediği neler oluyormuş. Bir dakika beyler! Halk sizleri bu makamlara niye getirdi, Hizmet için değil mi? Ya sizler ne yaptınız? Ben zengin düşmanı değilim rantlar en son beni rahatsız eder. Çünkü ben oldukça varlıklı bir ailede doğdum.
Halktan her hangi bir kişiye 10 metre kare fazladan inşaat yaptın diye, kök söktüreceksiniz. Diğer yandan 250 metrekarelik inşaat müsaadesini yok sayıp arkası kuvvetli suyun başı diye 1000 metrekarelik inşaat yapmasına göz yumacaksınız. Kimsede ses çıkarmayacak! Yok, arkadaş birileri ses çıkaracak. Ha bana deli değin ne derseniz değin bu dosyanın sonuna kadar takipçisiyim. Köşemden tüm gelişmeleri sizlere aktaracağım.
Bu hafta sonunda daha güncel bir konu işleyelim ne dersiniz?
AH BAYKAL AHH DİYELİM NE DERSİNİZ?Demek ki kasetlerin aslında zararı yokmuş. AH BAYKAL AH şu nerden geldiği belli olan tezgâha biraz direnseydin ya! Şimdi hala CHP nin başında olurdun. YCHP diye geçmişini silip atan ne söylediğini bile anlayamadığımız. Bugün söylediğinden yarın vazgeçen, lider değil ancak partiye başkan olan Kemal beyle bizi çıkmazda bırakmasaydın olmaz mıydı?
Yukarıda yazdıklarım aslında bir hayal kırıklığının dışa vurumudur. Baykal’ın başına örülen o çoraptan sonra şöyle bir düşünmüştüm. “Böyle olmamalıydı. Ama bu değişim de gerekliydi. Umarım parti için ama her şeyden önemlisi ülke için hayırlı olur”
Bu düşünce aslında bir takım verilere de dayanıyordu. Sakin, heyecanlanmayan, konulara soğukkanlılıkla bakan, söyleyeceklerini dinleyenlerin de kabul edeceği bir sunum düzeninde söyleyen iyi bir ikinci adamdı. Hatta o kadar iyiydi ki rakip partilerin en iyi demogoglarını bile dut yemiş bülbüle çeviriyordu. İddiaları ve kanıtları çok güçlü olmasa bile savını güçlü bir biçimde savunarak kitleleri inandırıyordu.
Bu özellikleri ile sakin kavgadan uzak, rakiplerin gündemini takip eden değil, kendi gündemini ortaya koyarak rakiplerini oraya çeken bir lider olacağı izlenimi vermişti. Yeni CHP ile hem parti içi demokrasiyi hayata geçirecek hem tüm dünya sosyal demokratlarının beklediği söylemleri partinin söylemleri haline getirecekti. Tek sermayesi AKP nin söylediklerine karşı çıkan lider olmayacaktı.
Halkın ne istediğini anlayacak, onların taleplerini dillendirecek bir lider olacaktı. Halk cahildir bilmez.Biz doğruyu biliyoruz ve haklıda buna ikna edeceğiz tepeden bakmacılığı tarihte bırakacaktı.
Dünyanın gittiği yolu iyi tahlil edecek, Avrupa Birliği, özgürlükler gibi argümanları AKP nin tekeline bırakmayacak ve sahiplenecek bir lider olacaktı.
Ve daha nelerdi beklentim ve Türkiye’nin beklentileri?
Seçmenin önemli bir kesimi de böyle düşünüyordu. O yüzden Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu o günlerde kamuoyunun desteği hızla artarak yüzde 32 ler seviyesine çıkmıştı. Böyle devam etmesi halinde güçlü bir iktidar alternatifi haline gelmesi içten bile değil di.
Maalesef liderlik ikinci adamlığa hiç benzemiyordu. Ve ikinci adamlık kadar kolayda değildi. En önemlisi güven ve istikrar gerekiyordu. Güvenirlik alanında ilk zayıf notu, kendini Genel Başkanlık koltuğuna taşıyanları bir kalemde silip atarken aldı. Siyasetin iflah olmaz hastalığı onu da pençeleri arasına almıştı. İhtilal önce kendi evlatlarını yemeğe başlamıştı.
Parti içinde tek hâkim olmak, muhtemel rakipleri tavsiye etmek gibi siyasetin en eski hastalığı kapılmıştı bir kere.
Partiye tek hâkim güç olmak için verdiği sözlerden birer, birer dönmeye başladı. Önce kongrede çarşaf liste sözünde çark etti. Sonra milletvekili seçimlerinde önseçim yapmaktan vazgeçti.
Artık partide ne rakibi kalmıştı nede engeli. Artık tek hâkim di. Partide en güçlü konumunu oluşturmuştu.
Ama bir şeyi unutmuştu.
Partide tek hakim olmak seçmende de tercih edilen olmak demek değildi. Eğer öyle olsaydı Baykal yıllarca partideki en güçlü adam olmazdı. Liderlik vasıfları da oldukça üstündü. Ayrıca daha uzun boylu ve daha yakışıklıydı… Seçmen onu tercih ederdi.
Hâlbuki seçmen ondan ikinci adam olduğu zaman ki özelliklerini daha pozitif yönde geliştirmesini bekliyordu. Sayın Kılıçdaroğlu ise kısa sürede kendi imajını yerle bir etmeyi başardı. Artık verdiği sözleri tutan bir profil yoktu.
Evet, öyle demiştim ama şimdi olmaz daha sonra. İşte böylece umutlarımız bir kere daha sönmeye yüz tuttu. Kendi partisine verdiği sözü koltuğa oturduğunun ertesi günü unutan, unutturmaya çalışan bir Genel Başkan “Aile Sigortasına” seçmen nasıl inansın ki.
Değişen ne oldu peki, Bir Kasetle Bir Lider Gitti. O kasetle bir Genel Başkan geldi. Sosyal demokrasi bir kere daha hüsrana uğradı.
Hâlbuki bak kasetlerin hiçbir önemi yokmuş. AH BAYKAL AHH ! Biraz daha direnseydin ya…
Sağlıkla Kalın
Çürük Elmacı Nivent Kurtuluş.
Halktan her hangi bir kişiye 10 metre kare fazladan inşaat yaptın diye, kök söktüreceksiniz. Diğer yandan 250 metrekarelik inşaat müsaadesini yok sayıp arkası kuvvetli suyun başı diye 1000 metrekarelik inşaat yapmasına göz yumacaksınız. Kimsede ses çıkarmayacak! Yok, arkadaş birileri ses çıkaracak. Ha bana deli değin ne derseniz değin bu dosyanın sonuna kadar takipçisiyim. Köşemden tüm gelişmeleri sizlere aktaracağım.
Bu hafta sonunda daha güncel bir konu işleyelim ne dersiniz?
AH BAYKAL AHH DİYELİM NE DERSİNİZ?Demek ki kasetlerin aslında zararı yokmuş. AH BAYKAL AH şu nerden geldiği belli olan tezgâha biraz direnseydin ya! Şimdi hala CHP nin başında olurdun. YCHP diye geçmişini silip atan ne söylediğini bile anlayamadığımız. Bugün söylediğinden yarın vazgeçen, lider değil ancak partiye başkan olan Kemal beyle bizi çıkmazda bırakmasaydın olmaz mıydı?
Yukarıda yazdıklarım aslında bir hayal kırıklığının dışa vurumudur. Baykal’ın başına örülen o çoraptan sonra şöyle bir düşünmüştüm. “Böyle olmamalıydı. Ama bu değişim de gerekliydi. Umarım parti için ama her şeyden önemlisi ülke için hayırlı olur”
Bu düşünce aslında bir takım verilere de dayanıyordu. Sakin, heyecanlanmayan, konulara soğukkanlılıkla bakan, söyleyeceklerini dinleyenlerin de kabul edeceği bir sunum düzeninde söyleyen iyi bir ikinci adamdı. Hatta o kadar iyiydi ki rakip partilerin en iyi demogoglarını bile dut yemiş bülbüle çeviriyordu. İddiaları ve kanıtları çok güçlü olmasa bile savını güçlü bir biçimde savunarak kitleleri inandırıyordu.
Bu özellikleri ile sakin kavgadan uzak, rakiplerin gündemini takip eden değil, kendi gündemini ortaya koyarak rakiplerini oraya çeken bir lider olacağı izlenimi vermişti. Yeni CHP ile hem parti içi demokrasiyi hayata geçirecek hem tüm dünya sosyal demokratlarının beklediği söylemleri partinin söylemleri haline getirecekti. Tek sermayesi AKP nin söylediklerine karşı çıkan lider olmayacaktı.
Halkın ne istediğini anlayacak, onların taleplerini dillendirecek bir lider olacaktı. Halk cahildir bilmez.Biz doğruyu biliyoruz ve haklıda buna ikna edeceğiz tepeden bakmacılığı tarihte bırakacaktı.
Dünyanın gittiği yolu iyi tahlil edecek, Avrupa Birliği, özgürlükler gibi argümanları AKP nin tekeline bırakmayacak ve sahiplenecek bir lider olacaktı.
Ve daha nelerdi beklentim ve Türkiye’nin beklentileri?
Seçmenin önemli bir kesimi de böyle düşünüyordu. O yüzden Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu o günlerde kamuoyunun desteği hızla artarak yüzde 32 ler seviyesine çıkmıştı. Böyle devam etmesi halinde güçlü bir iktidar alternatifi haline gelmesi içten bile değil di.
Maalesef liderlik ikinci adamlığa hiç benzemiyordu. Ve ikinci adamlık kadar kolayda değildi. En önemlisi güven ve istikrar gerekiyordu. Güvenirlik alanında ilk zayıf notu, kendini Genel Başkanlık koltuğuna taşıyanları bir kalemde silip atarken aldı. Siyasetin iflah olmaz hastalığı onu da pençeleri arasına almıştı. İhtilal önce kendi evlatlarını yemeğe başlamıştı.
Parti içinde tek hâkim olmak, muhtemel rakipleri tavsiye etmek gibi siyasetin en eski hastalığı kapılmıştı bir kere.
Partiye tek hâkim güç olmak için verdiği sözlerden birer, birer dönmeye başladı. Önce kongrede çarşaf liste sözünde çark etti. Sonra milletvekili seçimlerinde önseçim yapmaktan vazgeçti.
Artık partide ne rakibi kalmıştı nede engeli. Artık tek hâkim di. Partide en güçlü konumunu oluşturmuştu.
Ama bir şeyi unutmuştu.
Partide tek hakim olmak seçmende de tercih edilen olmak demek değildi. Eğer öyle olsaydı Baykal yıllarca partideki en güçlü adam olmazdı. Liderlik vasıfları da oldukça üstündü. Ayrıca daha uzun boylu ve daha yakışıklıydı… Seçmen onu tercih ederdi.
Hâlbuki seçmen ondan ikinci adam olduğu zaman ki özelliklerini daha pozitif yönde geliştirmesini bekliyordu. Sayın Kılıçdaroğlu ise kısa sürede kendi imajını yerle bir etmeyi başardı. Artık verdiği sözleri tutan bir profil yoktu.
Evet, öyle demiştim ama şimdi olmaz daha sonra. İşte böylece umutlarımız bir kere daha sönmeye yüz tuttu. Kendi partisine verdiği sözü koltuğa oturduğunun ertesi günü unutan, unutturmaya çalışan bir Genel Başkan “Aile Sigortasına” seçmen nasıl inansın ki.
Değişen ne oldu peki, Bir Kasetle Bir Lider Gitti. O kasetle bir Genel Başkan geldi. Sosyal demokrasi bir kere daha hüsrana uğradı.
Hâlbuki bak kasetlerin hiçbir önemi yokmuş. AH BAYKAL AHH ! Biraz daha direnseydin ya…
Sağlıkla Kalın
Çürük Elmacı Nivent Kurtuluş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder