6 Mart 2013 Çarşamba

Rant Kardeşliği



RANT KARDEŞİLİĞİ
Uzun zamandır sizlerleyim, her geçen gün şaşkınlığım artıyor, her incelediğim konuda yok artık dediğim olaylar var. Bir kere de kamu yararı için yaptık, kanun yasa tanımadık denilen bir olaya rastlamadım,
Usulsüzlüklere karşı durduğumda, siz meclis iradesinin üstünde misiniz, meclis kararı var deniliyor.
Evet, ben sade bir vatandaş olarak meclis iradesinin üzerinde değilim.
Peki, sizler kanunların üzerinde misiniz?
Çevre kirlendi,
Politikacılar, bürokratlar kirlendi,
Eller, ranta mı kalkıyor yoksa kamu yararına mı?
Bu sorunun cevabını bilen var mı?
Bunun adı Rant Kardeşliği değil mi?
Bugün yaşananlara bakarsak eğer,
Söylemler, ağızdan başka çıkarken,
Yarın, söylemler unutulup, bambaşka telden çalınmıyor mu?
Çalınan teller, çıkar telleri olmasın, Hem vicdanlara, hem de kamu adaletine uygun olsun. Çok mu şey istiyorum.
Bilmez misiniz ki, ne yerseniz yiyin, sabah aç kalkarsınız!
Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı, size kalır mı sanıyorsunuz?
Kamu iradesinin güvenirliliğinin sizce, önemi kalmadı mı?
Kamu görevlileri her daim, akıllı davranacak, sonradan akılları başlarına gelmeyecek,,
Sizler kamu malını satmaya mı geldiniz, yoksa kamunun çıkarını korumaya mı?
Halkın malını altın tepsilerle dağıtırken, hemşerilerinizin malını almıyor musunuz?
Bırakın CHP, AK PARTİ kavgasını
Senin kötün kötüyse, benim kötüm nasıl iyi olabilir, kötü kötüdür.
Demagoji yapmakla, siyaset yapılmaz,
Bizler bilmez miyiz sanıyorsunuz, halkın önünde kavga yapan aynı kişiler kapalı kapılar ardında rant kardeşliği yaptığını,
Komik duruma düşüyorsunuz, benden söylemesi,
Meclis iradesi dediğiniz yerde yargıya takılan, tüm planların çoğu oybirliği ile geçmiyor mu?
Bizler anlamıyor muyuz, mecliste usulen birkaç kelam ettiğinizi,  
Birde kalkmış benim ATATÜRK’CÜLÜĞÜMÜ sorguluyorsunuz, bırakın beni sorgulamayı da önce dönün bir kendinize bakın.
Sizler,  doğrunun peşinde misiniz,  yoksa çıkarlarınız peşinde misiniz?
Sodom Gamora’yı yaşıyoruz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Realistik Romanını okuyun, işte o zaman içerisinde olduğumuz durumun vahametini anlarsınız.
Çöküşün getirdiği bir çürümenin romanıdır, Sodom ve Gomore.
Sodom ve Gomore’deki ortamı hazırlayan koşulları anlatan roman, işgal yıllarında İstanbul’u, burada geçen türlü pislikleri anlatmaktadır. Romanda sorunlar ahlaki düzeyde anlatılmaktadır. Öyle garip ilişkiler gözümüze sokulur ki…
Şimdi yaşadığımız ortamın bundan ne farkı vardır,
Gemi kalkar, bir yol haritası, pusulası vardır,
Bu gemi Güney’e mi, Kuzey’e mi, gidiyor,
Geminin,  hem dümeni kırık, hem rotası bozuk.
Sizlerde biliyor musunuz nereye gittiğinizi?
Bir taraf UKUSALCIYIZ diyor, diğer taraf YENİLİKCİYİZ diyor
Bir aile düşünün, anne başka yöne çekiyor, baba bir başka yöne,
Çocuklar nereye gider?
Bana kızıyorlar, kardeşim sen neyin peşindesin diye,
Benim peşinde olduğum, hak hukuk benim sizler gibi ideolojik durumum yok çok şükür, kanunlara uyanın, çalışanın üretenin, vatanını milletini sevenin yanındayım,  hırsızın, arsızın yanında değilim çok şükür. Makamları hizmet için değil rant için kullananların peşindeyim ve olmaya da devam edeceğim.
Kurttan korkan ormana girmez,
Sn Kemal Kılıçdaroğlu’na seslendim İzmir’de usulsüzlükler oluyor dedim, beni görmezden geldiler,
AK Parti’liler beni hiç ciddiye almadılar, yazdım çizdim dinlemediler,
Ben, önce Atatürk ilkelerine sözde değil, özde kabullenmiş bir Müslüman kadınıyım,
Ancak benim için Müslümanlığın tanımı,
Din akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir kanundur.
Ben bu ilahi kanuna inananlardanım,
Müslüman, hem namaz kılıp hem de içki içen kişiye saldırmaz. Onu küçük düşürmez, ayıplamaz, aşağılamaz. İçki içeni, tehdit etmez.
Gerçek Müslüman, bu yanlışların içinde olan insanları uyarır. Doğru olanı anlatır ve bunu yapmasını önerir. Gerçek Müslüman, kendini illa ki bir tarikata, şeyhe ya da cemaate bağlama zorunluluğu hissetmez.
Bu nedenle Müslümanlık açılımını doğru algılamak gerektiğine inanıyorum. İnsanlar olarak Müslümanlık kavramı haddini aşmış vaziyette.
Kesimlerce Müslümanlık Kavramı'nın tekel'e alınmasına sonuna dek karşıyım.

Asıl sorun kendine Müslüman yakıştırmasını yapan insanların bu kavrama ne derece ve nasıl uyduklarıdır. Sözle ya da ibadet'le hiç bir zaman Müslüman olunamaz.
Kamunun malını hiç etmez! Onu korur kendi çıkarlarına hiç feda etmez!
Gerçek Müslüman, insan olma gereksinimlerini tümüyle yerine getiren insandır. Duasını eksik etmeyen, kötülük etmeyen, hak yemeyen, hoş görülü davranan demektir. Bunlar bir insanı Müslüman yapan kavramlardır. Bunlardan biri dahi eksikse kişiden Müslümanlık tanımı adına eksikler var demektir.
Şimdi sormak lazım, kim Müslüman?
Eskiden, Dedeler vardı, sonra Hocalar çıktı, sırada Agalar mı olacak.
  
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder